Bedri Baykam     05.05.2022

Yaşamımın önemli bir kısmı tenis ve futbol ile iç içe geçti. Bir sporcu, önce rakibe saygıyı ve mağlubiyeti hazmetmeyi öğrenir.

Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında 3 Temmuz 2011 tarihinden itibaren yaşananları genel kültürden de olsa herkes bilir. Şike iddiaları, Aziz Yıldırım’ın hapse girmesi, açılan davalar, FB’nin Avrupa’dan men edilmesi, TS’nin şampiyonluk ısrarları… Sonuçta yıllar süren davalarda adım adım hepsini kazanan, iftiraları bertaraf eden, kendisine karşı tezgahlanan komploları bozan ve hem beraat eden hem de şike kumpas davasında karşı tarafın, yani FETÖ’nün bütün marifetlerini açığa çıkarıp mahkûm ettiren FB oldu. Beraat kararları, uzun bir süreçten sonra, Aralık 2021’de Yargıtay tarafından onandı. Dolayısıyla bu on yılı aşkın süreçte kendisini 2010/11 sezonunun şampiyonu olarak tescil ettirmek için her kapıyı çalan Trabzon, istediği sonucu elde edemedi. Tersine, FB’nin mağduriyetinin nasıl tazmin edileceği, artık 3 Temmuz’un ana sorusu haline geldi.

Bu yılki Süper Lig’de, TS özellikle ligin ilk yarısında aldığı iyi sonuçlarla farkı açtı ve ligin bitimine üç hafta kala şampiyonluğu garantiledi. Hatta bundan iki ay önce Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, onlara bir zeytin dalı uzatarak, “Bu sene en iyi futbolu bordo mavililerin oynadığını ve hak ederek bu noktaya geldiklerini” kendi taraftarlarından tepki alma pahasına dile getirdi.

Ne kadar acıdır ki, oluşan bu ılımlı havaya ve Koç’un Trabzon Başkanı Ağaoğlu ile sürdürdüğü diyaloglara rağmen şampiyonluk maçına çıkarken açılan pankart, insanın kanını donduracak cinstendi. Namlunun ucundaki kanarya ve Trabzon’un 2010/11 sezonunu da kazandığını ima eden “8. şampiyonluk” iddiası, ortamı birden kaosa sürükledi. 2/2 biten Antalyaspor maçı sona ermeden önce, taraftarların sahayı basması, iki Antalyasporlu futbolcunun sahada darp edilmesi, Antalya hocası Nuri Şahin’in isyan etmesi ve Başkan Aziz Çetin’nin “Türk futbolunu kaosa sokmamak için” sahadan takımını çekmeme kararı almaya itilmesi, Trabzon’da yaşanan kanun tanımazlığa eklenen son gün yansımaları…

Konumuz, TS’nin AKP iktidarı tarafından açıkça korunduğunun ve bu durumun bütün sezon boyunca hakem kararlarına nasıl doğrudan yansıdığı iddialarının analizini yapmak değil. Bu konu bu sütunu aşar. Ama şampiyonluk maçı oynanırken Trabzonsporlu bütün bakanların birbirleriyle yarışarak, yöneticiler ile beraber güç birliği yansıması olarak tribünde fotoğraf vermeleri, akla şu soruyu getiriyor: Acaba böyle sahneler dünyanın başka neresinde görülebilir? Henüz lig bitmeden ve şampiyonluk tescil edilmeden TS bayrağının köprüye ve meclise asılması hatta bir bakanın Trabzon’da “balkon konuşması” yapması gibi alaturka detayları da bu veriye ekleyebiliriz!

İşin acı tarafı, TS yönetiminin bu tavırla hukuk tanımadığını, kanıtlanmış ve karara bağlanmış bir FETÖ darbesini meşrulaştırırcasına kendini de suça bulaştırdığını fark edememesi!

Ama bunun bile ötesi var! Adaleti yok sayarak, “8. şampiyonluk” adı altında bir anıt yapmak için Trabzonlu iş insanlarından birer milyon TL talep etmek, Türk sporunun içine bir bomba yerleştirip TS ve FB arasındaki husumeti adeta ölümsüzleştirme çabasından başka bir şey değil.

Emin olun, bir Fenerli olarak, bu yıl alacakları şampiyonlukla, TS’nin bu gerilimden kurtulacağını ve futbolumuza biraz huzur geleceğini umuyordum. FB camiasından çok kişi de onların şampiyonluğunu kutlardı. Ama şu anda bu 8. şampiyonluk iddiası ve saldırgan pankartları ile artık karşımızda yalnız terörle arasına hiçbir mesafe koymayan, aynı zamanda düşmanlıkları kalıcı hale getirmeye çalışan bir yönetim olduğunu görüyoruz; gerçekten üzüldüm.

Spor, her şeyden önce dostluk, diyalog, rekabet, keyif ve heyecandır. Kavga, husumet ve kan davalarının yeri değil.    

Post Date: 05.05.2022
Share on