Herkes bilgiç bilgiç senaryo analizleri yapıyor, Doğu-Batı, SSCB, Amerika, AB… Putin, istila edecek mi? Ruslar eski imparatorluk topraklarına mı dönmek istiyorlar, yoksa SSCB döneminin yapısının özlemi mi içindeler? Amerika ve Avrupa’nın ekonomik yaptırım tehditleri göstermelik mi, yoksa caydırıcı olabilir mi? İki tarafın askeri güçlerinin kıyaslanmasından bir sonuç çıkarılabilir mi? “Rusya’yı Batı finansından keseceğiz!” sözleri, Batılı ülkelerin Rus bankalarla ilişkilerini kesip tüm kredi yollarını kapatması ne kadar ciddi sonuçlar doğurabilir? Biden’ın söz ettiği ağır ekonomik yaptırımlar, Rusya’yı gerçekten durdurabilir mi? Ekonomik planda yapılan bu baskıya karşı Kremlin hangi kararı alabilir? Rusların, Avrupa’nın kendi doğal gazlarına duydukları büyük ve belki yeri doldurulmaz ihtiyacı, vanaları kesme tehdidiyle öne sürmeleri karşısında Batı ne yapabilir? Askeri, ticari, finansal, diplomatik katmanların dışında, enerji hepsini de etkileyebilecek çok ağır bir baskı aracı mı? Dünyanın anti Rus İstilası kampanyaları Kremlin’in bu günlerde alacağı kararları etkileyecek mi? Soğuk Savaş, sıcak savaşı dizginlemeye devam edebilecek mi? NATO olayı seyretmekle mi yetinecek? ABD ve Ukrayna Dışişleri Bakanları’nın neredeyse aynı anda, “Yaşananlar İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da en büyük savaş ve felaket tehditi” sözleri, sıcak savaş olasılığının gerçekten arttığının doğrudan bir habercisi mi? Yoksa Genel Sekreteri Stoltenberg’in “NATO müdahale gücü en yüksek seviyesinde, yüzün üzerinde jet alarmda bekliyor” sözleri, ciddi bir somut askeri direnişten mi söz ediyor? Bunlar blöf değilse bile, göstermelik sözlerden mi ibaret? Ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlık kararından sonra Rusya Ukrayna’yı istila eder mi? Bu iki bölgeye giren askerler, Kyiv’e yürür mü? (nasıl biz “Türkiye” denmesini istiyorsak onlar da başkentlerinin adının bu şekilde anılmasını istiyorlar, Kiev olarak değil) Birleşmiş Milletler “Putin kararlılığımızı test ediyor” derken aba altından sopa gösteriyor mu?
SAVAŞ, NE PAHASINA?
Büyük havalı masalarda, yüzlerce kamera önünde tanklardan, istilalardan, bombardıman gücü yüksek jetlerden söz etmek çok kolay. Zaten biliyorsunuz, dünyada bu kararları alan kişiler, savaştan doğrudan etkilenmeyen politikacılar. Meşhur tezimi tekrarlıyorum: Dünyada şayet BM’den tek bir büyük yaptırımlı karar çıksaydı ve birbirine savaş ilan eden iki ülkenin liderlerinin çocukları, yeğenleri ve torunlarının harbe gitmesi mecburi kılınsaydı, emin olun dünyada hiçbir savaş çıkmazdı! Siz de biliyorsunuz ki, bu sözlerde bir blöf yok, aynen böyle yaşanırdı. Başkalarının çocuklarını savaşa yani yarı ölüme yollamak, konforlu saraylarında oturanlar için çok kolay!
Son yıllarda sergiler dolayısıyla dört kere Ukrayna’ya gittim. Moskova’ya iki kere gittim, müzelerinin, bulvarlarının, kültürlerinin hayranıyım. Savaştan söz etmek çok kolay ama emin olun savaşların sözde kazananı da kaybeden kadar zarara uğrar. Kyiv’den dostum olan akademi üyeleri, sanatçılar, eleştirmenler, aydın insanlar ülkelerini çok seviyorlar, Rusya’dan tamamen ayrı, bağımsız bir devlet olarak görüyorlar ve ezici çoğunluk bu şekilde düşünen bir halkı oluşturuyor. O bulvarlara başka bir ülkenin tanklarının girmesi, silahlı bombalı çatışmaların o sokaklarda yaşanmasında Ukraynalı veya Rus hiçbir suçu olmayan, kendileri savaş kararı almamış genç insanların bunun bedelini ödemeleri riski, beni ciddi olarak korkutuyor. Savaş yalnız ölü ve yaralı istatistikleri değil, onların her birinin aileleri ve arkadaşları nezdinde bir ülkenin kaos ve depresyona girmesidir. “Savaşa Hayır” diyerek, her canlının kendi gücü kadar da olsa buna tepki vermesi, kutsal bir duruştur.
DİPLOMASİ NE DURUMDA?
Savaşı hala durdurabilecek tek güç, diplomasi. Erdoğan’ın arabulucu olma teklifi geçerliliğini koruyor mu? Zelensky’den sonra Putin’le yapılan dünkü telefon görüşmesi ne sonuç verecek? İki ülkeyi bir araya getirme planları, suya mı düştü yoksa Afrika’nın hızlı dönüşün arkasında NATO Liderler Zirvesi’ne çevrim içi katılma durumu dışında bu beklentiler de var mı? Çin’in itidalli bir şekilde “Gerilimin tırmandırılmaması ve diplomatik kontrollü ilişkilerle yürünmesi” çağrısı karşılık bulabilir mi yoksa bu sesler fazla uzaktan mı geliyor? Rus Dışişleri Bakanı’nın “Putin-Biden görüşmesi dahil, her diyaloga açığız” sözleri, diplomatik çözüm yollarının aslında hala çok uzakta olmadığını mı göstermiş oluyor?
SAVAŞTAN UZAKLAŞMA İÇİN FORMÜL ARAYIŞLARI
O gece, Putin’in Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlıklarını tanıma imzasını attığı an olarak hafızalara kaydedildi. Diyelim ki, diplomatik temaslar kuruldu ve böylece sıcak savaşın ayrılıkçı bölgelerden başlamasının önü kesilmeye çalışılıyor. İyi de o masalardaki anlaşmalar gerçekleşme yoluna girse bile, o bağımsızlıkçı bölgeleri tanıyan imzalar nasıl geri çekilecek? Bu imzalar geri çekilmezse, Ukrayna yine doğrudan Rusya’ya karşı resmi olarak bölünmüş bir ülke haline mi dönüşmüş olacak? Yoksa o masada savaşı tehlikesini bitirmek ve sıcak krizden uzaklaşmak için büyük üst düzey pazarlıklar masaya sürülebilir mi?
Rusya’nın Ukrayna konusunda verdiği en büyük tepki, bu ülkenin “NATO’ya girme tehlikesi”. Putin, bunun Rusya’nın güvenliği açısından ağır bir sorun oluşturacağını ısrarla söylüyor. Ukrayna açısında ise, bunun masadaki karşılığı her şeyden önce Donetsk ve Luhansk’ın Rusya tarafından tanınmasının getireceği onarılmaz içsel yara… Ukrayna’dan aldığım sinyaller, artık diplomasinin yollarının tıkanmış görüldüğü… Rusya, bu iki bölgenin esasında 53.000 km2 olan toplam alanlarını Ukrayna’dan talep etme ısrarından da vazgeçmesi ile kırmızı gerilim noktalarından biri kalkabilir. Aslında Kremlin’in talebi şu: Ukrayna ve Batılılar, Ukrayna’nın NATO’ya girme tutkusundan geri adım atacaklar, Ukrayna Kırım’ı tanıyacak, Rusya da Donetsk ve Luhansk bölgelerinin fiili olarak da “Ukrayna’ya bağlı özerk bölge” olarak varlık sürdürmelerini kabul edecek. Ukrayna bu formüle yaklaşmak istemiyor. Bu yüzden, ufuk da pek parlak görünmüyor… Rusya artık Ukrayna’yı neredeyse açık açık “Amerikan Elçiliği’nin yönelttiği ülke” olarak görüyor. Ukrayna’da işin içinde olan insanların aralarında dillendirdiği farklı düşünceler de var. Kyiv’li bir dostum, bana durumu şu cümlelerle özetledi: “Burada konuşulanlar arasında, Amerika’nın Ukrayna’yı yalnız bırakması da var. Yani Rus istilası ile baş başa bırakmak. Bunun da ABD’ye şu getirisi olabileceği konuşuluyor: Rusya’yı Avrupa ve dünya kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak, hatta bunu da Rusya’da muhalefetin eline koz olarak verip, Putin’i itibarsızlaştırmak. Çünkü Ruslar ve Ukraynalılar, zaten çoğu zaman içe yaşayan, birbirlerinin ailesinde karşılıklı fertleri olan insanlar. Kimse aslında Rusya’da savaş istemediği gibi, bu karşıtlığı bir nevi iç savaş olarak görenler bile var.”
Sonuçta, önümüzdeki saatler çok gergin geçecek. Putin’in imzası ile kanamaya başlayan yara, büyüyen koca bir çıban olarak dünyayı 360° tehdide devam edecek… Umarım başlayan OHAL, daha kötü günlerin habercisi olmaz…