Kadın-erkek ilişkilerinde kavgadan ihanete, şiddetten cinayete varan korkunç sonuçların nedeninin kıskançlık olduğunu belirten Baykam, “Bu bir hastalık ama çaresiz değil” dedi.
Tam adıyla ‘Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı’ cinsellikten ahlak anlayışına,
Sanatçı Bedri Baykam, yeni kitabı ‘Sakıncalı' ile ikili ilişkileri alt üst eden kıskançlıktan ihanete, teknolojiyle değişime uğrayan cinselliğe kadar birbirinden çarpıcı konularla yüz yüze getiriyor bizi… Bu arada özel hayatımıza ayna tutmamızı sağlıyor. Tabii kavgasız gürültüsüz, şiddetten uzak bir ilişki için çözüm yolları sunmayı da ihmal etmiyor. Kendisiyle 5 yılda bitirdiği kitabı ve kadın-erkek ilişkileri üzerine konuştuk…
-Bu kitabı yazma fikri nasıl doğdu?
Bu kitabı yazmaya; yaklaşık 5 yıl önce, bir şeyler seyredip bir yandan da çalıştığım TV koltuğuma yine bir gece gömülmüş film izlerken, birdenbire yaşadığım bir “duygu fışkırmasıyla” karar verdim. Adeta bir lav patlaması gibiydi. Herhalde tecrübe ve düşüncelerimi toplumla paylaşmanın zapt edilemez arzusuydu bu… Kapsama alanının da bu kadar geniş olacağını o anda düşünemedim. Sonunda ortaya bütünlüğü ve çözüm stratejisi olan koca bir kitap çıktı.
-Kadın-erkek ilişkileri üzerine değinmediğiniz konu yok neredeyse… Sanırım pek de kolay olmamıştır bu…
Bir ucundan başladıktan sonra, beynimi bu ezelden beri gündemde olan ve hep de olacak konuya açınca, tabiatıyla bir başlık diğerine kapı araladı. Zaten bu öyle bir konu ki, her gün gerek duyduklarınız, gerek önünüze çıkan haberler, kurduğunuz iskelete gitgide katkıda bulundu. Tabii sade insanlar dışında kralların, prenseslerin, cumhurbaşkanlarının skandala varan özel hayatlarını da araştırmak ve akıcı bir dile sokmak yorucu ama keyifliydi.
-Peki neden sakıncalı?
Bu konular, insanlığın başından beri farklı kılıklarda ve değişen dönemlere, örf ve adetlere göre etrafımızda şekilleniyor. Ben kendimi bildiğim 3 yaşımdan beri cinsellik ilgimi çektiği için ve bunu ayıp veya kötü bir şey olarak görmediğimden, benim açımdan “sakıncalı” değil. Tersine çekici ve zengin konular. Ama insanlar öyle baskılar altında yetişmiş ki, mesela pornografiyi tüketenler arasından yüzde 1'i bile bunu itiraf etmez.
-İkili ilişkilerde en çok hangi sorunlar yaşanıyor? Bunlar nasıl aşılabilir?
En büyük sorun 60 yıl üstünden verilen sözler… İnsanlar ömür boyu başkasına bakmayacaklarına dair bin bir yemin ettikten üç-beş yıl sonra tabii ki hayatın gerçekleri ile karşılaşıyor. Kadın veya erkek için fark etmez, her an ilginizi cezbedecek başka insanlar metroda veya iş toplantısında veya sosyal medyada karşınıza çıkabiliyor. Aslında hormonlarınız da, beyninizin beğenme refleksleri de ilk günkü gibi faal; fakat bunları bastıran sizin “ömür üstünden” verdiğiniz bir söz. Yani imza attınız diye “biyolojik şalter” kapatılamıyor! Sonra ne mi oluyor? Her gün haberlerde, gazetelerde, filmlerde, romanlarda, dedikodularda karşımıza çıkan aldatmalar, kavgalar, gürültüler; maalesef şiddet ve hatta cinayetler… Özetle işin kökenindeki o mevzu, yani “kıskançlık” bütün bu korkunç sonuçlara neden oluyor. Bir faydasını gören varsa bana da söylesin. Bence hayatı biraz daha hafife alarak yaşamak lazım.
-‘Toplumun bugün anladığı anlamda aldatma diye bir kavram yoktur' diyorsunuz… İhanete sizin bakış açınız nedir?
Kitabın arka kapağında söylediğim gibi “Ömür boyu başka hiç kimse ilgimi çekmeyecek illüzyonu ile esasında toplumun tüm katmanları aldatılmıştır. Bütün ilişkilerin sosyolojisi bu illüzyona dayalı yanılgı üzerine kurulmuştur ve insanlar bu kodlarda şartlandırılmıştır. Tek eşli yaşam dayatmasına insanların çakılıp kalmasını beklemek, kuşlardan bayramlarda uçmamalarını talep etmek kadar saçmadır.” Yaşamın tüm parametrelerini çiftler, kıskançlık ve hafiyelik üzerine kurmak yerine, hayatı gerginlikleri körüklemeden akışına bırakarak yaşasalar, bütün bu konulara daha stressiz ve olgunca yaklaşsalar, daha huzurlu beraberlikleri olur.
-Bir de robot partnerlerden söz ediyorsunuz…
20 yıl içinde artık robot partnerler gerçek insanlardan ayırt edilemeyecek. Üstelik bu partnerler tarife göre özel siparişle üretilecek. Şayet çiftler sürekli kavga edip, kıskançlıklar yaşayıp, birbirlerine hayatı zindan etmeye devam ediyorlarsa içlerinden biri diyecek ki “Niye ben bunları çekeyim, onun yerine Brad Pitt'le beraber olurum!” Böylece kapınızdaki paketten rüyanızdaki partner çıkacak. İster beraber film izleyin, ister sohbet edip sevişin! Kitap bu konunun sosyal, hukuki, kişisel her noktasını gündeme getiriyor. Aslında bu alternatif sayesinde belki çiftler birbirlerinin hayatını cehenneme çevirmeden yaşamayı öğrenebilir!
-Sakıncalı okuyucuya ne gibi katkılar sağlayacak?
İnsanların anı daha çok yaşayıp, birbirlerine yük olmadan, esaret hayatı yaşatmadan mutlu olmalarını sağlayacak bir kitap “Sakıncalı”. Paranın sandığımızdan daha az önemi olduğunu, milyarlarca dolarınız olsa da bir ormanın, bir futbol maçının, hatta elinizdeki akıllı telefonun size de aslında “aynı hayatı” yaşatabildiğini hissettiren, içinde olduğumuz ana farklı bir bakış… Hayatından kıskançlığı çıkaran insanlar, sırtlarında 78 kg taşıyormuş gibi hissettiren bir yükten kurtulmuş olacak! Cinselliği, bu denli büyütülecek dev bir sorun haline getirmeden yaşamayı öğrenmek bile yetmez mi?
https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/hayatindan-kiskancligi-cikaran-insan-buyuk-bir-yukten-kurtulur/