Birçok sahne dünya tarihine şimdiden kazındı. Dev bir Amerikan askeri kargo uçağına yapışarak gövdesine, tekerlerine sarılmaya çalışan binlerce insan, canlı kalma ihtimalleri olmayan bir ortama rağmen koşarak orta çağı ateşinden kaçmaya çalışıyorlar… Taliban tarafından götürülmemek için Afgan kadınlar çatılardan ölüme atlıyorlar… Onların durumu daha da korkunç; evden dışarı adım bile atamıyorlar. 15 yaşını aşmış genç kızlarının ellerinden koparılarak Taliban’a köle cariye yapılacaklarını biliyorlar. Bilgisayar bulundurmanın, fotoğraf çekmenin, namaza gitmemenin ölümcül suç sayıldığı bir Ortaçağ kara deliğinden söz ediyoruz. Ve bütün bu sapık yorumlar din adına yapılıyor, sanki bu emirleri kendilerine Allah vermiş gibi!

Olayın maalesef çok farklı yönleri var. Dünyada hiç kimse cahil bırakılmış ve yobaz güruhlar tarafından ezilen halkın kaçanlarını mülteci olarak almak istemiyor. Öte yandan bu kadınlarla, çocuklarla, insanlarla empati kurmaya da mecburuz. Bakın, Afgan Mülteciler Dayanışma Yardımlaşma Derneği kurucularından olan ve Kayseri’de yaşayan Zakira Hekmat ne diyor: “Afganistan’ın batmasını tüm dünya sadece gözlemledi, hiçbir şey yapmadılar. Dünyaya seslenmek istiyorum lütfen Afganistan’ı yalnız bırakmayın, onlar da insandır. Bizim suçumuz Afganistan’da doğmak mı? Biz insan değil miyiz? bizim çocuklarımız çocuk değil mi? Onların hiçbir suçu günahı yok.”

Tabii ki Hekmat haklı, onların bir günahı yok, bu cümlelerin üstüne söylenecek hiçbir şey yok. Ama Türk vatandaşları olarak bizler de “yurdumuzu istila eder gibi gelmiş 8 milyon Suriyeli’nin üstüne bilmem kaç bin ya da milyon Afgan da gelirse biz ne yaparız” diye düşünüyoruz, bu düşünceyi de hiç kimse yadsıyamaz!

70’LER VE 80’LERDEN BİRKAÇ KARE

Sizi 1970‘lerin ikinci yarısına götüreceğim. Yer Paris. Orada okuyan yabancı talebeleriz. Ben tabi gururla Türk olduğumu söylüyorum herkese. Ama Cezayir, Tunus ve Fas’tan gelen bazı arkadaşlarım, ırkçılık sonucu aşağılanabilecekleri bir ortamda, bu durumu aşmak için “Afgan olduklarını” söylüyorlardı. Afganlar o dönemde asil, kültürlü ve Avrupai görünüyorlardı. Son yıllarda belki internette görmüşsünüzdür: 70lerde Kabil’de, başları açık, çağdaş giyimli, güler yüzlü kızlar üniversitelerin önünde fotoğraf çektiriyorlardı. Sonra İran’da olduğu gibi Afganistan’da da 80’lerle beraber yobazlığın en saldırgan ve cerahatli şekli, “Allah’ın emri” yutturmacasıyla toplumun içine yavaş yavaş ama en etkili şekilde zerk edildi.

Bizdeki senaryonun merkezlerinden biri FETÖ idi. Rahmetli Muammer Aksoy, Türkan Saylan ve mücadeleye devam eden Yekta Güngör Özden, Oktay Ekşi gibi isimlerle “163. Madde Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırılmasın, şeriat propagandası serbest bırakılmasın” diye uğraşıyorduk. Ne SHP’yi, ne de bazı saf demokrat can kardeşimizi ikna edemedik! 163. Madde, sözde özgürlükçülük adına 141- 142 ile beraber Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırıldı ve ardından yaşadığınız büyük kara tablonun bütün tohumları ülkemizin her tarafına yerleştirildi.

EMPERYALİZMİN İPİ VE KUYULAR…

Bugüne dönelim, Amerika Afganistan’dan çekildiğinde neler olacağını elbette çok iyi biliyordu. Ortada yaşanan sözde istihbarat komedisine bile inanamıyorum. Taliban’ın 60 ya da 90 gün içinde ülkeyi işgal edeceğini sananlar, 48 saat içinde el kol sallayarak kente giren yobazların, Kabil saraylarında yerde bağdaş kurup şaşkın ördek gibi etraflarındaki altınlara baktıklarını gördüler.

Emperyalizm durmadan çıkar hesabı yapar. Onları ilgilendiren ne insan hakları, ne de başka halkların yaşayabileceği dramlardır. Sanıyor musunuz ki, daha şurada 18 sene önce 1.500.000 Iraklı’yı sahte sebeplerle katledip kıtalarına dönenler için, yarın da kendileri yüzünden 1.500.000 Afgan öldürülsün çok fark edecek? Bizler mi? Biliyorsunuz bize sözde BOP eş başkanlığı yani kirli işlerin temizliği bırakılmış… Yarın hangi yanardağ lavlarının altında kalacağımız meçhul! Kendi vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan acizken emperyalizm bekçiliğine soyunursanız, başınıza gelecek her belaya da hazır olmanız gerekir.

Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan Taliban’la ilgili “Taliban’ın inancıyla ters yanımız yok” diyerek tüylerimizi diken diken etmişti. Bir de kendisinin tekrarlamayı sevdiği “İslam’da şiddet yoktur” gibi cümleler vardır. Acaba danışmanlarından rica etsek kendisini IŞİD ve Taliban militanlarının masum insanları nasıl ölüme yolladıklarını bir gösterseler… Talibanların yasaklarını ve koydukları cezaları okursa, Cumhurbaşkanı Talibancıların bu yaklaşımla mesela kendisini ve ailesini 10 dakikada yok edebilecek gerekçeleri gözü kapalı bulabileceğini gayet rahat görebilir. Çünkü onlara göre, zaten Türklerin tamamı “Allah’ın ve dinin emrinden çıkmış” tarzda yaşadıkları ve mesela bilgisayar kullandıkları için (!) için her biri ölümü hak etmiştir! Herhalde “din” kalkanı bu olamaz değil mi? Ne var ki, bu bizlerin kültür, bilgi ve mantığımıza uymasa da yobazlar insan kesmeye devam ediyorlar, ülkemizdeki Ayasofya eski imamı da, bu Taliban katillerini açık açık alkışlamaya, desteklemeye devam ediyor! Nasıl olsa meydan boş…

Taliban’ın bastıkları sarayda nasıl davrandıklarını videolardan izliyoruz; vücut dilleri bizim alıştığımız anlamda insan hareketlerine pek benzemiyor! Bu arada Talibancılar “Eskisi gibi değiliz, kadın hakları da olacak ama şeriata göre” diyerek bir yudum beyni olan herkesi güldürmeye devam ediyorlar. Hekmat hiç çekinmeden senaryonun adını koyuyor: “Şu an Taliban yumuşak dilde konuşuyor ama Afgan halkı buna inanmıyor, hepimiz Taliban’ı çok iyi tanıyoruz; Erat ilinde hırsızlık yapmış diye iki kişi yüzlerini siyaha boyayıp boyunlarına ip basarak sokaklarda gezdirdiler. Bu üç gün önce oldu, Taliban’a nasıl güvenilebilir ki?”

Mülteci istilasıyla hangi terör örgütlerinin içimize sızdırılacağı ve ardından hangi katliamlar yapıldıktan sonra kimlerin timsah gözyaşları döküleceklerini çok merak ediyorum.

Emperyalizm, Afganistan’dan çekilerek Orta Doğu’nun cehennem kapılarını açtı. Amerika Taliban’ı yarattı, Taliban da terörü…

163. Madde ikazlarımızı, annelerinize babalarınıza, o günkü siyasilere anlatamamıştık. Lütfen şu andan itibaren günlük hayatınızı sürdürürken canlı kalmak dışında birinci önceliğiniz, burada aktardığımız ve her gün gazetemize yansıyan sorunlarla en hazırlıklı şekilde demokratik yollardan katı bir direnç göstermek olsun…

Post Date: 20.08.2021
Share on