En az birkaç aydır, gizli veya açık gündem, Erdoğan’ın karşısına Millet İttifakı’nın hangi adayı çıkaracağı… Telaffuz edilen isimler olan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener’e, şimdi bir de güçlü şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eklendi. Medya da 4-5 saatlik tartışma sürelerini doldurmak için bu kulvara göbekten dalıyor.

Demirel’in meşhur cümlesi “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir” bir yazıt olarak duruyor. Seçimlerin olağan zamanına daha iki yıl olduğunu düşünürsek, kültürümüzde çok kullanılan “o zamana kadar kim öle-kim kala” deyimini hatırlatmama bilmem gerek var mı? Türkiye kadar kaygan zeminde siyaset yapılan bir ülkede, bazen bırakın iki yılı, iki saatte bile neler olup bittiğini veya olabileceğini düşünmenizi istiyorum! Partiler, ittifaklar arası yer değiştirip birden karşı saflara teslim olabilirler! “Ekmek için Ekmeleddin” adaylığı ile daha şurada 6-7 yıl önce karşılaşmadık mı? Bahçeli ardından ani bir dönüş hareketiyle, Kılıçdaroğlu ve onun etrafındakilerden “zillet ittifakı” diye söz etmeye başladı! Ülkemizin kendi iç sorunları dışında ayrıca her an savaşların patladığı bir coğrafyada yer aldığını düşünürsek, bugünden iki yıl sonrasının noktasal aday seçim tartışmalarına girmenin anlamsızlığı daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkar.

Cumhur İttifakı’nın adayı belli. Onlar da aslında bir an önce rakiplerinin kim olacağını öğrenmek isterler, ki kimin yıpratılması gerektiğini bilsinler. Bu belirsizlik iktidarı için için sinirlendiriyor.

Kılıçdaroğlu’nun yakın, en yakın çevresinde kendisine şuna benzer cümleler söylenebileceğini düşünüyorum: “Kemal Bey, daha düne kadar İmamoğlu İstanbul’un herhangi bir belediyesinin kimsenin tanımadığı başkanıydı, onu bugün İstanbul Belediye Başkanı yapan zaten sizsiniz! Şimdi de kendi gücünüzü unutup onu bir de Türkiye’nin direksiyonunun başına mı geçireceksiniz? Aslında oraya sizin kendiniz oturmanız lazım, lütfen böyle bir hata yapmayın.” Tekrar ediyorum, bu bir duyum değil, teorik tahmin. Onca yıldır siyaset kazanının içinde yer almanın getirdiği bir görüş. Kılıçdaroğlu, bugüne kadar hep CHP Genel Başkanı kalmayı tercih ettiğini, cumhurbaşkanlığı için doğru adayı aramak durumunda olduklarını savunuyordu. Ama bu söylemde net bir değişiklik oldu, sanki yukarıda dile getirdiğim tahminler doğrultusunda onun düşünce yapısında çeşitli tereddütler veya en azından kendi cumhurbaşkanlığını bir olasılık olarak kabullenme süreci başladı.

 

ADAY SAPTAMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Benim düşüncem net: CHP’de demokratik bir tüzük açılımının en kısa zamanda yaşanması gerektiğine inanan öncü grup arasında yer aldığım için, hazırladığımız Demokratik Dijital Devrim Tüzük taslağının önerdiği şekliyle CHP’nin cumhurbaşkanı adayını, partinin tüm kayıtlı üyelerinin doğrudan belirlemesi tartışmasız tek tercihim. Ama bu şu anda maalesef uygulanamadığı için, mükemmel olmasa da buna en yakın başka alternatiflerin devreye sokulması lazım. Mesela tüm yurtta üyeler bazında eğilim yoklaması. “Vakit yok, zaten organize olamayız, çıkan sonuca da güvenemeyiz” gibi tepkiler gelebilir. Diğer yöntemlerin en önemlisi kamuoyu anketleri. Ama ben çok geniş tabanlı, objektif ve “bir sonucun sipariş edilmediği” tarafsız farklı kaynaklardan da benzerleri yapılacak çok büyük anketleri kastediyorum.

Orada geniş halk kitleleri, ister tercihlerini İmamoğlu veya Yavaş’tan yana kullansınlar, ister Akşener’den… Kılıçdaroğlu ve yakın çevresinin, bu sonuç CHP Genel Başkanı’nın adaylığını desteklemese bile, konunun ciddiyetini çok derin ve ciddi olarak ele almalarını bekliyorum. Çünkü daha önce “Ekmek için Ekmelettin” ve Abdullah Gül gaflarını yaşamış bir partinin, Cumhuriyet’in 100. yılına girerken yeni bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalmaması lazım.

 

ERDOĞAN’IN ÖZGÜVENİ ARTIK YOK OLMUŞ

Çok ilginçtir, AKP’nin televizyonları arşınlayan gayri resmi sözcüleri, Millet İttifakı için Kılıçdaroğlu’nun aslında doğru bir aday olacağını söylüyorlar. Ben de bu ısrarlı yönlendirme cümlelerini duydukça, “Reis”in en yakından tanıdığı adayı, yani Kılıçdaroğlu’nu karşısında görmek istediği sonucunu çıkarıyorum. Çünkü en beklenmedik anda İstanbul’u onun elinden alan İmamoğlu, AKP lideri için tam bir kabus. En güvendiği seçim bölgesinde kendi adayını, üstelik iki kere üst üste yenmeyi başardı! Keza Ankara’da Yavaş’ın başarısı da Erdoğan’ı ciddi anlamda tedirgin eden somut bir sonuç oldu.       

Açık konuşmak gerekirse yerel seçimlerde AKP’nin uğradığı hezimet, zaten Erdoğan’ın özgüvenini tuzla buz etmiş. Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan, halkımın parasında ve doğasında gözü olan herkese aynı şeyi söylüyorum, Türkiye’nin hazinesinden para alamayacaklar. Kanal İstanbul'un ulusal çıkarlar ve küresel iklim politikasıyla bağdaşmaması nedeniyle, bu projeyi finanse edenlere Türk kamu hazinesi tarafından geri ödeme yapılmayacaktır. Türkiye'de herhangi bir çevresel zarar için de tazminat talep edilecektir" şeklinde 4 dilde attığı tweete, Cumhurbaşkanı’nın neler dediğini hatırlıyoruz: Yatırımcıları tehdit ediyorlar. Devlette devamlılık esastır. Söke söke uluslararası mahkemeler ile bu paraları alırlar. Ödeme yapmazmış, bankalara ödeme yapmazmış. Bunlar tam anlamıyla çaylak ya...”

Seçimi kaybedeceğini ve Kanal İstanbul projesinin şu andaki muhalefetin kontrolüne geçeceğini artık kabul etmiş olan Erdoğan, en azından başta Katarlılar olmak üzere bu proje için ilişkide olduğu tüm şirketlere mahcup olmamak için önlemlerini alma peşinde! Her sözünden aşırı ego parlaması fışkıran “eski” Erdoğan ne derdi: “Daha çok beklersiniz, hele bir seçim kazanın da ondan sonra konuşun.” Bir de üstüne balkon konuşmasında bu konu hakkında yapacağı esprileri biriktirirdi.

Nereden, nereye!

Millet İttifakı’na düşen, kimin aday olması gerektiği konusunda iç rekabetlere ve spekülasyonlara girmeden, elinde bulundurduğu her noktada en iyi hizmeti vermek, 2023 vizyonunun yansımasını taşıyacak bu yerel başarı eliyle ülkenin geleceğine güven vererek sahip çıkabileceğini kanıtlamak. Çünkü “Büyük 100. Yıl Seçimi”ndeki başarı en çok bu faktöre bağlı. İktidar ve yandaşları, gerek onların performanslarındaki olası hataları, gerek Akşener-HDP-Saadet Partisi hattındaki potansiyel cızırtıları sonuna kadar kullanmak istiyor. Kılıçdaroğlu’nun bu orkestrasyonu özen ve dikkatle yürütmesi lazım, ki bugüne kadar bu ince görevi başarıyla götürdü. Kimin aday olacağı ise en fazla son altı ayın işi…     

Post Date: 29.07.2021
Share on