Sayın Cumhurbaşkanı,

Son zamanlarda yaptığınız kimi yorumlar ve bunlarla ilişkili gördüğüm bazı uygulamalar beni size bu açık mektubu yazmaya itti.

YILIN SON İKİ AYINA YAYILAN İMAJ ÇABALARINIZ

Açık açık “18 yılda fikri iktidarımızı tesis edemedik” diye şikâyet ettiniz. Sonra bu uğurda “fikri iktidar” için yeni bir sanat vakfı kurdunuz ve sözcünüz olarak hareket eden İbrahim Kalın da bu vakfın yönetim kurulunda yer aldı. Hedefiniz “Kadim medeniyetimizin yapıtaşları ve değerleriyle beslenen evrensel bir kültür sanat anlayışından güç alarak eğitim ve üretim odaklı yaklaşımı ile Türkiye’nin kültür-sanat ekonomisine katkı sağlamak” olarak açıklandı. Çevrenizde yalnız siyasi ve maddi güç arayışına girmiş insanlar olduğunda, dünyada saygın bir imaj elde edilemediği gibi, ülkenin içinde de güven oluşamadığı belli oldu. Ardından ikinci bir hamleyle, şahsınız ve Adalet Bakanı Gül’ün, “adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” şeklinde özetlenen çıkışınızla, artık mahkeme kararlarına ve “hukuk devleti”ne saygı gösterileceği yönünde bir umut ışığı yaktınız. Hemen arkasından da yine “AB hamlesi” olarak özetlenen üçüncü bir çıkışla bu “olumlu algı inşası” çabanızı somutlaştırdınız. Sözcünüz Kalın, Brüksel’e giderek AB yetkilileriyle görüştü. AB ve ABD’ye sıcak mesajlar yollayarak, geleceğimizi AB’de gördüğünüzü dosta düşmana ilan ettiniz. Arada yaptığınız ağır AB ve Batı karşıtı çıkışla doldurulmuş seçmenlerinizin önemli bir kısmı bunu yadırgasalar da sizin siyasi gelgitlerinize alışık oldukları için fazla üstelemediler. Ardından sıra dördüncü hamlenize geldi. Yılın son birkaç gününde, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri töreninde ise, “Beklediğimiz o sanatçı, muhalefetini sosyal medya hesabından savurduğu siyasi polemiklerle değil, kanatlanıp uçurduğu sanatıyla gösterecektir” diyerek, “milleti hor görmeyen” sanatçıları beklediğinizi ifade ettiniz. Çok pardon, bir de yine aralık ayında, daha önceki yorumlarınızın aksine Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı saygı ve dikkatle dinlediniz, müziğe verdiğiniz önemden söz ettiniz.

Yine aynı dönemde, size özellikle bir hayvansever olarak teşekkür ederim, engelli bir köpek olan Leblebi’yi yanınıza aldınız, ona eşinizle beraber şefkat gösterdiniz. Buradaki teşekkürümün de hiçbir imalı yanı olmadığından emin olmanızı isterim.

KOYDUĞUNUZ HEDEFLERLE UYUŞMAYAN UYGULAMALAR!

Sayın Cumhurbaşkanı,

Yukarıda, birbirini tamamladığına inandığınız davranışlarınızla, umarım bir gün gerçekten ülkemizi düşünce insanları, sanatçılar ve müzisyenlerle dolu, Batı’nın artık kabul ettiği bir hukuk devletine doğru çekersiniz… diyeceğim ama, yaşanan onca çelişkili uygulama beni tam tersine bu konuda ağır şüphelere taşıyor. Sanatçılara ödül dağıtırken kullandığınız ifadeler, bu tereddütlerimi fazlasıyla arttırıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, “fikri iktidar”, “Batı’da saygı”, “sanatçılar dünyası ile diyalog” arıyorsanız, o zaman şunları dikkatinize sunmak isterim:

Enis Berberoğlu, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında mahkemenin kararlarına saygı gösterilmezse; GATA’nın başına, paylaşımlarıyla Cumhuriyetçi saygın insanlarla alay eden tarikatçı bir doktor atanırsa; iktidar yanlısı şeriatçı televizyon kanallarında ölüm listeleri hazırladıklarını ve mahalleleri kana bulayacaklarını söyleyen yobaz kadınlar özgürce cirit atarsa; idam tartışmalarını, her fırsatta “hedef göstererek” başlatanlara şaibeli bir şekilde destek verilirse; kadına şiddet her gün masum insanların canını alırken İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamamak için her türlü bahane ve saptırılmış yorum ortaya sürülürse; bunun yanı sıra sokakta gösteri yaparak hak arayan kadınlarımıza her türlü şiddet gösterilirse; Ayasofya yeniden ibadete açılırken imam açıkça Cumhuriyet’in kurucularına beddua okur, aynı imam, “Yılmaz Özdil’in cenazesi camiiye sokulmamalıdır” diyen bir Sifil’in “haklı olduğunu” utanmadan söyleyebilir ve bu ağır nefret provokasyonlarına rağmen görevden alınmazsa; bu ülkenin kurucusu Atatürk’ün anıtına çiçek ve çelenk koymayı bile suç sayan kaymakam veya valiler atanabilirse; ülkenin sanatsal oksijen alabildiği AKM ve Rumeli Hisarı Açık Hava Tiyatrosu hiç kimseyi tatmin etmeyen nedenlerle kapatılmışsa; düz ve anadolu liseleri zorla ve mantıksız şekilde imam hatip lisesine dönüştürüldüyse; AKP milletvekili Cengiz Aydoğdu “şeriat bizim hukukumuzdur” diye demeç verebildiyse; ülkenin en aydınlık ve ilerici sayılan üniversitelilerinin başına, iktidarın siyasal yapısında yer almış insanlar büyük tepkilere rağmen rektör olarak atanabildiyse; iktidarı temsil eden iki ortak partinin liderleri sürekli olarak ana muhalefet partisi hakkında ağza alınmayacak sözler sarf ederek bu tarihi partiyi aşağılıyorlarsa, “CHP’nin kökü bereketsizdir” diye çekinmeden halkı kin duygularıyla doldurabiliyorlarsa; ülkede iktidarın görüşünü temsil eden kurumlar, muhalefet görevini yürüten gazetelere karşı akıl almaz kampanyalara girebiliyor, her türlü ceza ve baskıyı devreye sokabiliyorsa; ülkenin en değerli yeşil alanları ve koyları, yerel halkın ve ekoloji derneklerinin bütün uyarılarına rağmen yeni saraylar yapılacak diye iktidara peşkeş çekilebiliyorsa; Necati Doğru ve Emin Çölaşan gibi efsanevi yazarlar hakkında sen FETÖcüsün diye içeriksiz davalar gündeme alınabiliyor ve hatta sonuca bağlanabiliyorsa; dünyanın en sevilen  havalimanlarından Atatürk Havalimanı isim alerjisi yüzünden milli serveti de yok ederek kullanılamaz hale getirilip zoraki şekilde yeni havaalanı yapılıyorsa; dünyada görülmemiş bir komediyle, televizyonlarda karın deşmek serbestken, içkilerin üstü buzlanabiliyorsa; sanatçı tarifinizde, düşünen insanın egemen güçlerden farklı eleştirel görüşleri dile getirebileceğini yok sayarak, “uslu sanatçı” tarifi yaparsanız; bu ülkede hala sizden farklı düşünen bir Fikri Sağlar’ın görüşleri eleştiri değil, dava konusu olabiliyorsa

 

SONUÇ: Sayın Cumhurbaşkanı, daha fazla saymama gerek var mı? Lütfen artık bu durumu görün. Türkiye’de bunlar yaşandığı müddetçe sizlerin “fikri iktidar” kurmanıza uzaktan yakından imkan yok. Sanatçılarla  sağlıklı diyalog oluşturmanıza imkân yok. Batı’nın sizi ve yaptıklarınıza saygı duyarak AB’de ülkemize yer açmasına imkân yok. Ve hepsinden önemlisi bu ülkenin insanlarına huzur, mutluluk, dinginlik yok.

Bu nedenle önünüze koyduğunuz umut dolu hedeflere gerçekten ulaşmak istiyorsanız, yeni yapılacak işler listemizde “nelerin olması ve olmaması gerektiğini” yeniden gözden geçirmenizi öneriyorum. Çünkü ülkemizin en çok huzura ihtiyacı var!

Saygılarımla.

Post Date: 07.01.2021
Share on