Dün sabaha kadar Amerika Açık Tek Erkek yarı finallerini seyrederken büyük tenis maçlarının yoğun kritik havasını ne kadar özlediğimizi tekrar fark ettim. Yine nefes kesici anların sabahın 06.00’sına kadar yaşandığı kortlardan iki finalist çıktı: Rus asıllı Alman tenisçi Alexander Zverev ve Avusturyalı Dominic Thiem.

Son 15 yıla damga vuran üç muhteşem oyuncu Federer, Nadal ve Djokovic, bu sefer yarı finallerde yoktu. İlk ikisi turnuvaya katılamamıştı ve herkes Djoko’nun bu turnuvayı nispeten rahatça aktifine geçirerek Nadal ile arasındaki slam şampiyonluk farkını bire indireceğini sanıyordu. Oğlum Suphi’ye “Göreceksin, evdeki hesap çarşıya uymayacak, Djokovic, turnuayı kazanamayacak. Murphy kanunları devreye girer dedim” dedim. Ben bunu söyledikten iki gün sonra, Djoko turnuvadan diskalifiye edildi, malum olay nedeniyle. Bilmeyenler için hatırlatalım, 6-5 mağlup duruma düşünce, köşe değişimine giderken sinirle elindeki topu arkasına atıyor ve orada duran yan hakemin boğazına geliyor; kadın yere düşüyor 4 dakika maç duruyor ve arkasından başhakem sahaya inerek kendisini diskalifiye ettiklerini dünya bir numarasına bildiriyor. Bu olay yaşandıktan hemen sonra her kafadan sesler çıkarken, Djokovic ve ekibi, kriz yönetimini çok başarılı bir şekilde yürütüyorlar ve Djokovic, gerek turnuvadan gerek toplumdan gerek topun geldiği hakemden özür dileyerek bunu bir olgunlaşma, özeleştiri ve gelişme fırsatı olarak değerlendirileceğini açıklıyor, tartışmaları bitiriyor.

Bu andan itibaren herkesin bildiği bir gerçek vardı: Yeni bir slam şampiyonu çıkacaktı bu yarı finallerden. Dolayısıyla gerek biz izleyiciler gerek adı geçen dört tenisçi, bu açlıkla ve heyecanla hazırlandılar yarı finallere.

 

ZVEREV’İN MUHTEŞEM GERİ DÖNÜŞÜ

İlk yarı final, İspanyol Pablo Carreno Busta ile Zverev’i karşı karşıya getiriyordu. Zverev’i 5 yıldır yakından izliyorum. Kendisinin ilk Federer’i Almanya’da yendiği Halle Open turnuasındaki başarılarını izlemiştim. Henüz 19 yaşındaydı ve birkaç yıldır dünya tenis ortamını şaşırtan yeni bir harika çocuktu kortlarda… Borg, Mc Enroe, Wilander ve Nadal’dan sonra işte yeni yıldız gelmişti. O gün gülümseyerek, söylediklerimi hatırlıyorum “Ben bu çocuğa doğrudan iki Wimbledon şampiyonluğu yazıyorum! Üstüne ne yaparsa kendi başarısıdır!”. Aradan dört yıl geçti ve bugüne kadar yanıldım ve şaşırdım! Bu yıl Avustralya’da oynadığı bir yarı finalde şimdi büyük turnuvalarda hep bir hayal kırıklığı yarattı. Masterslar hariç: 2018’de Londra’da aynı turnuada Federer ve Djokovic’i mağlup ederek kazanması, onun gerçek seviyesini kanıtlayan bir taze kimlik kartıydı. Ama slam turnualarında hep yokları oynaması şaşırtıcıydı. İnanılmaz şekilde, kariyeri ilerledikçe, Zverev’in özgüveni gelişeceğine, sanki durduğu yerde gerilemeye başlamıştı!            

İspanyol “sağlam” ve inatçı tenisçi Carreno Busta, yarı finalin ilk iki setini kolaylıkla kazandıktan sonra, kaçınılmaz şekilde herkesin aklına Zverev’in bu “tutarlı başarısızlıkları” (!) geldi… Üstelik bugüne kadar, Zverev ilk 2 seti kaybettiği hiçbir maçı kazanamamıştı. Dolayısıyla dün aranızdan biri iddiaya girse,  “Zverev maç kazanacak” dese herhalde 100 TL’ye karşı 100.000 TL alabilirdi.      

İlk sette 2/1’de Carreno Busta, Zverev’in servisini ilk defa kırdı ve ardından seti 6/3 kazandı. İspanyol tenisçi aynı hızla 2. sette 5/0’a kadar geldi ve sanki karşısındaki Zverev’in içindeki ruh, vücuttan çıkış yapmıştı. Maçı aktaran spikerin, ilginç bir benzetmeyle “Zverev’in hata çeşmesi açık kalmış” demesi durumu iyi özetliyordu. Basit hatalar üst üste birbirini takip etti. İlk iki set yıldırım hızıyla 6/3, 6/2 biterken, Zverev’in yansıttığı en ilginç tavır, aşırı sükunetiydi. Bunun iki anlamı olabilirdi: ya teslimiyet ya da onun da içinde gerçekleştirdiği bir kriz yönetimi ve maçın geleceğine sahip çıkma çabası.

3. sette ilk oyunu servisinde kolay alması, belki “Alman” tenisçiye güven verdi. 2/1’de rakibinin servisini de kolayca kırdı. Ancak hemen ardından, bu sefer kendi servisini kırdırdı. Ancak buna kafayı takmaya vakti olamadan iki oyun alarak 5/2 öne geçti ve 3. seti 6/3 ile hanesine yazdı. Zverev’in birden basit hata sayısını yalnız üçe indirdiği bu sette, çok daha iyi servis attığını ve yeniden geriden oyuna hakim olduğunu gördük. “Hata çeşmesi”, yani ucuz puanlar kapısı kapanınca, Carreno Busta’nın zorlanmaya başlaması kaçınılmazdı. Tenisteki ünlü sözlerden biri “hiçbir zaman kazanan oyunu değiştirme” der. O andan itibaren, Zverev de zaten değiştirmedi. Adım adım kendi kimliğini bulmaya başladı. Artık fileye geldiği punların en az dörtte üçünü kazanmaya başladı. Özellikle her yüksek topu smaçlarıyla sinek gibi ezdiğini görüyorduk. Ayrıca o artan özgüvenin doğrudan sonucu olan “stroke volley”ler, üst üste gelmeye başladı. Bunu hangi kolaylıkla yaptığını izlediğimizde Zverev’in nasıl Federer, Nadal ve Djokovic’in üçünü en çok yenmiş oyunculardan biri olduğunu anlamış oluyoruz. 5. setten önce, Carreno Busta sahaya doktoru davet ederek adelelerinden tedavi gördü. Son setin akışında da hiçbir değişiklik olmadı. Üst üste ace servisler, smaçlar, sert öldürücü volelerle artık bir Zverev resitaline dönüşmüştü maç. Maçın galiba 2. setinde Carreno Busta’nın iki kere filedeki Zverev’in tam üstüne sert toplar vurarak kendisini şişlemiş olmasının hıncını medenice, puanları öldürerek, rakibinin umutlarını sahaya gömerek çıkarıyordu. Gerçekten “Neden bunu yapıyorsun?” diyerek ufak tepkiler verdiği ve kızdığı rakibine kendisi de aynı şeyi yapmaya çalışmadı. 2. maç topunda, rakibi topu fileye yolladığında, o ana kadar tüm sessizliğini ve sükûnetini koruyan Zverev, birden mutluluğunu gizleyemedi ve üzerinden sanki cennet şelaleleri döküldü! Nihayet bir slam finaline adım atmıştı artık: 3/6, 2/6, 6/3, 6/4, 6/3. Bir-iki yaşından beri elinde annesinin babasının raketleriyle gezen biri için olağan değil mi?

O andan itibaren Zverev’in yapması gereken üç şey vardı: Duşunu almak, annesi-babası ve tenisçi abisi Mischa ile görüşmek ve kendisinden sonra oynanacak diğer büyük yarı finali, Thiem-Medvedev maçını  seyrederek final  stratejisi üzerine düşünmek.

 

THİEM-MEDVEDEV KAPIŞMASININ SİVRİ VİRAJLARI

 

İKİNCİ YARI FİNAL MAÇINA GELİNCE: Maç başlamadan genel ortak kanı, Thiem’in zorlanacağı ama maçı kazanacağı yönündeydi. 9 yıldır profesyonel olan Thiem, son 5 yıldan beri ATP Turnualarını kazanmaya başlamış ve ABD Açık’tan önce de 3 slam turnuası finali oynamıştı; ikisi Paris’te, bir diğeri Avustralya’daydı. Tek elle vurduğu inanılmaz sert veya lifte backhandler, sağlam ve sert geri oyunu onu her sahada başarılı olan bir dünya markası haline hızla getirdi. Belki Zverev’den birazcık daha geç yaşta, “en büyükler” arasına en azından onları yenerek girdi, ama o saniyeden itibaren de o noktayı artık terk etmeyi aklına bile getiremeyeceğini herkes fazlasıyla anlamıştı.

Rakibi Medvedev ise 2019’da dünya tenisinin birinci sahnesinin ışıklarının üzerine çevrildiğini gördü. 2019’da Nadal’a karşı oynadığı ve 5 sette kaybettiği US Open finalinin tadı hala herkesin damaklarında… 1.98 boyundaki dev oyuncu, set ve düz vuruşlarıyla, bozulmaz ritmiyle yarı finalde Thiem’e kan kusturmaya adaydı.

İlk sete Thiem başladı ve taraflar 3/2’ye kadar servisleriyle geldiler. O noktada Medvedev olaylı bir akışta kendi servisini kırdırdı. Kendi servisinde kendi topunun dışarı çıktığını savunan Medvedev’e karşı, hakem Damien Dumusois buna olanak tanımadı ve bunu yapmak için geciktiğini söyledi. Bu sefer Medvedev koltuğun diğer tarafına geçerek servis topunun gittiği yeri gösterdi. Bu kesinlikle yasak olan hatayı yaptıktan sonra, Medvedev çok kızdı ve turnua sorumlusu ve hakem kendisini hatasıyla yüzleştirince onlarla alay etmeye başladı: “Affedersiniz, yoksa ben birini mi öldürdüm? Aman Allahım, filenin diğer tarafına geçmişim! Çok affedersiniz fileyi geçtiğim için, en samimi özürlerimi sunarım Amerika Açık’a”. Orada  aslında Medvedev ateşle oynuyordu çünkü bir slam turnuasının müşahidi ve başhakemi ile bu şekilde konuşup alay edilmesi her türlü cezayı beraberinde taşıyabilir ve Djokovic’in başına gelenlerin bir benzerini Rus raket de karşısında bulabilirdi. O andan itibaren Medvedev adeta o dakikalarda maçı terk etti ve seti Thiem 6/2 ile aktifine yazdı.

2. setin başından itibaren, Medvedev işi sıkı tuttu ve konsantrasyonunu yeniden kazandı. Rus raket 5/3 öne geçti ve 5/4’de 2. set için servis kullandı. Normalde o akışta kesin beklenti Medvedev’in 2. seti kapamasıydı. Ancak Thiem o noktada birden geri oyununu 5. vitese geçirdi ve sert olduğu kadar çok uzun geri vuruşlarla “sazı eline aldı” ve rakibinin seti bitirmesine olanak tanımadan onun servisini kırdı ve ardından kendi servisinde üç servis kırma puanı kurtararak 6/5 öne geçti. Ardından yine zorlu bir oyunu Medvedev aldı ve 6/6 eşitlik sağlandı. Size birkaç sade cümleyle aktardığım bu oyunların puanlarında, yıldırım hızıyla çakılan backhandler, topları patlatan çılgın servislerin ardından gelen keskin voleler, yedinci vitese çıkarılan oyun kurguları, aniden yumuşatılan sürpriz kesme efektleri dahil, tenisin her rengi vardı! Tie break bir korku filmi gibi geçti. İtiraf edeyim, ben Medvedev’i tuttum. Bu tenis ziyafetinin 5 sete uzayabilmesi için önce 1-1 set beraberliği gelse, hiç de fena olmazdı! İnsanın başını döndüren, 25 veya 35 vuruşa kadar uzayan akıl almaz ralliler gidip gelirken Medvedev tie-breakte 5/5’de kendi servisinde vurduğu öldürücü bir vole ile 6/5’le set topunu yakaladı. Ancak Thiem çok acımasız bir servisle bu umudu söndürdü. Ardından 7/7’de Medvedev bir set topunu kurtardıktan hemen sonra, affedilmez şekilde anlamsız bir kısa top denemesine girişti ve Thiem bu hatayı kendisine anında fatura etti! O set topunda da Thiem ancak “imansızca” diye özetleyebileceğim inanılmaz sert geri vuruşlarla rakibini “sokağa çıkarmadı” ve 9/7’lik bir skorla tie-breaki lehine bitirdi. Böylece Medvedev setlerde 2-0 öne geçti. Fakat setin özellikle son bölümünde ayakkabısından bağıra çağıra şikayet eden ve neredeyse açık sinir krizi geçiren Thiem, o noktada 2. sette bir koşudan sonra burkulma riski geçiren bacağı için fizyoterapisti çağırarak tıbbi zaman hakkı kullandı.

3. sete başlarken, Medvedev’in kafası karmakarışıktı. Fizik sorunlar yaşayan ve açık yorgunluk belirtileri geçiren rakibi karşısında topu oyunda tutup onu yormaya mı gayret edecekti? Veya tersine onu daha zor koşacağı açılarla “sahada dolaştırmaya” çalışıp durumu o şekilde mi lehine dönüştürmeye çalışacaktı? Yoksa bunları aklından çıkarıp kendi oyununu mu oynamalıydı? İlk oyunu zor da olsa servisinde kazanan Medvedev, ardından Thiem’in servisinde bir kısa top ve onun akabindeki puanda sürpriz bir fileye çıkışla rakibinin servisini kırdı; bir sonraki oyunda ise, ace servisler ve sert forehandlerle 3/0’ı hemen yakaladı. Thiem servisini kolay kazandıktan sonra, yine çok uzun süren bir oyunda Medvedev Thiem’i sahada sağ-sol, kısa uzun vuruşlarla yormaya çalışırken hatalar yaptı. Buna karşın bir kısa top ve ace servisle oyunu kapatıp 4/1’i yine de yakaladı. Bir sonraki oyunda 30/30 da Thiem basit bir forehand hatası yaptı ve Medvedev 5/1 şansı yakaladı. Ancak arkadan gelen sert agresif bir oyun, nefis bir backhand ve ace ile Thiem o oyunu aldı. Medvedev kendi servisini 80 saniyede sıfıra karşı aldıktan sonra, Thiem de benzer şekilde kendi oyununu aldı ve 5/3 öne geçti. Medvedev set için servis atarken, ace servisler ve forehandle 40/30’da set topunu bu set için de yakaladı. Ancak o noktada rakibi servisini karşıladıktan sonra bir “mishit” yaptı (Iskalama, topun rakete oturmaması). Bu oyunun sonunda, muhteşem bir rallinin sonunda Medvedev yine zamansız bir kısa vuruş deneyince, Thiem sert bir forehandle servisini kırdı. Taraflar servislerini kolayca aldıktan sonra, iş yine o kritik tie-break’e geldi dayandı. Thiem, işi başından sıkı tuttu. Çünkü maçın uzaması, yaşadığı ağır yorgunluk ve sakatlanma riskine karşı hiç de iyi olmayacaktı. Avusturyalı raket, tie breakte önce 5/1 öne geçti. Ardından Medvedev backhand voleler veya geri sert vuruşlarla üst üste üç puan alarak 5/4’e yükselmeyi başardı. Buna rağmen, 7/5’le bu seti de kendi lehine yazdı.

Bazi okuduğunuz yabancı siteler size “Thiem won in straight sets” derse, (Thiem sorunsuz set vermeden kazandı gibi…) ki diyorlar, sakın Avusturyalı şampiyon maçı kolay kazandı sanmayın! Bana inanmıyorsanız gidip bir de kendisine sorun: Belki yorgunluktan uyumayı bile başaramamıştır!

Şimdi bugün, yani Pazar akşam, size hatırlatmasını yaptığım güzel bir Amerika Açık final izleme önerim var: Saat 23.00’de Eurosport’ta Zverev ve Thiem bir tenis ziyafeti sunmak için sizleri bekliyorlar. Pişman olmayacağınızdan emin olabilirsiniz!

Post Date: 14.09.2020
Category: Spor Yazıları
Share on