25-26 Temmuz için planlanan CHP Kurultayı’nın gerçekleşmesi mümkün değil. Değerli yöneticiler, sizden biraz daha tecrübeli arkadaşlarınızdan biri olarak uyarmak istiyorum: Yol yakınken dönün. Bu kurultayı, kendi kararınızla ertelemenizde sonsuz yarar var.

CHP yöneticileri, bu kurultayın, partinin “iktidara yürüyüş” sürecindeki önemini sık sık vurguladılar. Cumhuriyetin 100. yılı yaklaşırken, CHP’nin güçlü bir sesle örgüte ve halka sağlam kadrolarla umut vermesi lazım.

Son dönemlerdeki anketler, AKP seçmenlerinin neredeyse dörtte birinin desteklerini çektiğini söylüyor. Z kuşağı, yasakçı-tek adamcı zihniyete dur demek için tepkisini ortaya koyuyor. Halkla, kitle örgütleriyle, muhalif sendikalarla ve öğrencilerle bütünleşmenin tam zamanı diyoruz, hangi Türkiye’de? Baroların, adalet ve hukukun sesi avukatlarımızın yine yoğun bir mitinge mecbur kaldıkları malum baro bölünmesi dayatmalarının ana gündem olduğu, sendikaların kıdem tazminatı değişikliklerine karşı sokağa döküldüğü bir Türkiye’de…

Peki, ülkeye demokrasi getirme iddiasında olan bir parti, önce kendi içinde demokrasiye inandığını kanıtlamak ve hukuka saygılı olmak durumunda değil mi?

Dev bir demokrasi şöleni olarak geçmesi gereken CHP Kurultayı, Covid riski içeren ortamlarda yapılabilir mi? Tabii ki hayır. Düne kadar CHP’nin MYK üyeleri “YKS yapılırsa bu bir intihardır” derken, kendileri 48 saat boyunca aynı ortamda Sağlık Kurulu genelgelerine karşı belki 3.500 kişiyi nasıl tutabilecekler? Mümkün mü bu? O sıkışık nizamda, kim alacak yaşlı delegelerin sorumluluğunu? O koltuklara, katılımcıların “bir boş-bir dolu” olarak oturtulabileceğine inanan var mı? Bilkent’in verdiği rakamlara göre salonun faydalı alanı 2.000 m2 ve alınan kararlarına göre o alana en fazla 900 kişi girebilecek. 1.300 delegenin üzerine örgüt, gençlik-kadın kolları, medya, kitle örgütleri temsilcileri, teknik ekip ve görevliler eklendiğinde sayı kaça ulaşacak? Gerçekçilik taşımayan, yasalara saygısız ve anti-demokrat bir girişim bu! 65 yaş üstü delegelerin yalnız 10.00-20.00 arası sokağa çıkma hakları olduğunu hatırlarsanız, olay daha da saçma! Bilkent bile kendi mezuniyet törenini 3 seansta, 1000’er kişilik düzende gerçekleştirdi.

- Pazartesi günü, Oğuz Kaan Salıcı, kurultaya CHP Onur Üyeleri’nin katılamayacağını açıkladı. Onur Üyeleri, (yani partinin eski genel başkanları, milletvekilleri, parti meclisi üyeleri) partinin hafızasıdır, vicdanıdır, onurudur. CHP Tüzüğü’ne göre, Onur Üyeleri, kurultayın doğal katılımcıları arasındadır, konuşma hakkına sahiptirler ve sıfat peşinde koşmadıklarından özgürce eleştiri yaparlar. Son 10 yıla baktığımda, CHP Tüzüğü’nde özellikle genel başkan seçimi konusundaki tutarsızlıklar ya da “Ekmek için Ekmeleddin” projesindeki eleştirilerimiz, o serbest kürsüde dillendirilmeden CHP kurultay yapmış sayılmaz. Hiçbir yöneticinin, kafasına göre aldığı bir kararla, kurultay katılımcılarını budamak, haklarını gaspetmek, haddi değildir. Partinin en büyük organı, genel başkan değil, kurultaydır.

- Parti Meclisi, partinin kalbidir; partinin yörüngesi ve geleceği orada çizilir. Oysa yapılan tüzük değişiklikleri ile işler yokuşa sürülmüş, artık Parti Meclisi’ne aday olanların, 10 delegeden imza toplaması şartı getirilmiştir. Kim kendini nasıl ve ne zaman tanıtabilecektir?

Mekana sığması mümkün olmayan diğer katılımcılara karşın, PM adayları salonda delegelerden imza avcılığı yapmak durumunda kalacaklardır. Şayet parti içi demokrasinin ilkelerine inanıyorsanız, her üyenin PM adayı olma hakkını kabul edeceksiniz. Bu da demek oluyor ki, belki delegeler dışında 350 kişi o salona girip delegelerden imza istemek ve doğal olarak divan başkanlığına adaylıklarını sunmak isteyecekler. O salonda bu uygulanabilecek mi? Hayır! Peki Yüksek Disiplin Kurulu’na aday olmak isteyen en az 100 kişinin durumu farklı mı olacak? Kurultay yapmaya çalışan olursa, oradan ancak, kaos, gürültü ve sonuçta CHP’ye karşı propagandaya dönüşen korkunç görüntüler gelecek, başka da bir şey mümkün değil. Kurultayda, üyelerin PM’ye seçilme haklarının sağlıklı bir şekilde uygulanamadığı ve belki de önceden saptanmış bir genel merkez blok listesi ile anti-demokrat ve kaotik bir ortam yaşanacak. Ayrıca, kurultay salonuna haklı olarak girmek isteyenlerin polis ve görevlilerle sertleşmeler yaşaması ve buna benzer olayların yöneticiler tarafından öngörülememesi mümkün değil! CHP’nin “iktidar yürüyüşü”, böylesine yüz kızartıcı sahnelerin birbirini takip ettiği bir kaos ortamında mı gerçekleşecek?

-Bu kurultayda, genel başkanlığa adaylığını koymak isteyen bir muhalefet kanadı adayı, ekibiyle beraber salona nasıl girecek, nasıl propaganda yapacak? Bu yarış eşit şartlarda yaşanmış olacak mı?

- Ne seçmenin, ne üyelerin, ne örgütün, ne parti büyüklerinin, ne kitle örgütlerinin katkı veremeyeceği bir kurultay, üstelik pandemi sürerken, PM adayları salona bile giremezken, niçin toplanır? Genel Merkez’in önerdiği adaylar firesiz blok liste ile seçilsin diye mi? Rahmetli Orhan Birgit ve Ali Topuz yaşasalardı, bu kurultaya katılamayacaklardı! Önder Sav gibi, Hasan Fehmi Güneş gibi, partinin son 50 yıllık tarihini yansıtan efsanelerin, Fikri Sağlar, Onur Öymen, Algan Hacaloğlu, Mustafa Özyürek, Sabri Ergül, Kadir Gökmen Öğüt, Berhan Şimşek, Oktay Ekşi, Necla Arat, Umut Oran gibi eski bakan ve milletvekillerinin veya şahsım dışında, Mustafa Balbay gibi eski genel başkan adaylarının bile salona alınmayacağı, neredeyse parti içi muhalif seslerin yok sayılacağı bir kurultayı alelacele, oldu bittiye getirerek toplamak, kime ne kazandırır? Evet Kılıçdaroğlu ve ekibi, bu sayede belki geçen seçimlerden “içlerinde kalmış cumhurbaşkanı adayını”, bu sefer muhalefetten çatlak sesler çıkmadan ortaya atabilmeyi deneyebilir! Muharrem Sarıkaya iki gün önce HaberTürk’te, “Yeni PM’nin potansiyel bir yeni ittifaka ve Babacan ile çalışmaya uyumlu, Gül’e ve kentli muhafazakarlara, liberal sağ siyasete açılabilen bir profilde olması istendiğini” yazdı! Kaynağı da, Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma arkadaşlarından biri! Ama bu yöntemlerle gerçek halk muhalefetinin yüksek güvenini almış bir CHP’yi yansıtamayacağı ortada.

- PM eski üyesi ve milletvekili Şahin Mengü’nün Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı dava değil yalnız konu, başka davalar da kesin açılacaktır. Olayın hukuki boyutlarının çok ötesinde, ideal konjonktüre rağmen, en kötü zamanlamada, tarihine en yakışmayacak tavrı göstererek kendisini örgütünden ve seçmeninden izole eden bir hasır altı kurultayına girişmek CHP yönetiminin aklına nasıl gelebilir, anlayamıyorum.

- “Tepkileri gördük. Bazı yanlış anlamalar oldu, sehven bir karar almıştık” deyip vazgeçin, bu karar daha fazla gündemde kalmasın. Birkaç ay sonra, uygun bir yerde partiye yakışan bir kurultay yapın.

Post Date: 02.07.2020
Share on