Kendimizi birden Hollywood prodüksiyonlarının tam ortasında bulduk! Sanki tipik bir çılgın virüs filminin başlarındayız. 

Bilmediğim konular hakkında ukalalık yapmayı hiç sevmem. Koronavirüs konusunda da ben de sizin gibi dinliyorum okuyorum düşünüyorum. Dolayısıyla benim veya konuya uzak bir başkasının alınan önlemleri yetersiz veya abartılı bulması çok önemi yok. Ancak bu temel mantıkla ilgili bazı hatırlatmalar yapmama mâni değil. Mesela bu mevsimlerde aramızda zaten milyonlarca insanın doğal akışta grip-nezle-soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklara yakalandığını unutmayalım. Yani her boğazı ağrıyan “Korona oldum” paniğine girip hastanelere doluşursa, vay halimize! Bu ülkede herhalde 100 yıldır soğuk algınlığı ilaçları, boğaz pastilleri satılıyor! Dolayısıyla dikkatli olalım ama kendimizi paranoyak paniklere kaptırmamamızın büyük yararı var. 33 yıl önce dünyayı sarsan AIDS paniğini çok iyi hatırlayan biri olarak, her şeyden önce, mantıklı, sakin ve ayağı yerde olmamız lazım. Yani önlemleri alın, söylenilenleri yapın ama bilincinizi kaybetmeyin, krizde gereksiz hataları yapmayın. Televizyon tartışmalarında, daha da radikal önlemler alınmasını öneren ve bazılarımıza saçma gelen şeylerden söz edenler var. Bu şahıslar, korumaya çalıştığımız “yaşam” değerini, neredeyse varken yok etmek gibi maceralara girişiyorlar, sonuçları hesaplayamadan… 

PSİKOLOJİDEN FUTBOLA, EKONOMİYE ETKİLERİ

Ben size İngiltere gibi abartılı şekilde, “hükümet hiçbir yasak getirmesin” filan demiyorum. Ama atılan her adımın ciddi şekilde hesaplanması lazım. Ya da apar topar yurttan atılan onca öğrenci şimdi ne yapıyor merak ediyorum! Bu uygulamayı devreye sokanlar kendilerini onların yerine koydular mı hiç? 

Çok ilginç psikolojik aşamalardan geçiyor ülke… Mesela futbolumuzun geldiği durum: Zaten neredeyse her iddialı takımın kendisine komplo kurulduğunu iddia ettiği, Futbol Federasyonu’nun her fırsatta tehdit edildiği bir ortamda, korona konusunda alınan her kararı bile “kendi aleyhine komplo” (!) olarak yorumlayan ağır derecede egosantrik-şizofrenik yapılar var… Allah’tan siyasi ortamımız, şimdilik daha dengeli ve sağlıklı bir ilişki içinde, birbirlerine girmemeyi başarıyorlar! Hatta virüs sayesinde, halkımız iktidarın herkese eşit davranabildiğini belki çok uzun zamandır ilk defa gördü ve “eşit vatandaşlık” kavramını hatırladı!

Bence hükümetler, tüm dünyada, yaşam tarzını doğrudan ilgilendiren kararların ekonomik neticelerine karşı önlemler almaya mecburlar. İnsanların sokağa çıkamadığı, iş anlaşmalarının suya düştüğü, birçok ticaret yapan odağın kapatıldığı bir noktada, bunların neden olduğu büyük maddi zararların sonuçlarını kim karşılayacak? Kiralar ertelenecek mi? Çekler, senetler, kredi kartları ne olacak? Örneğin Fransa’da devletin zarar gören birey ve firmalara yapacağını söylediği maddi yardım paketleri çok önemli. Sırtını sağlam kayaya yaslamış siyasilerin bunları düşünmeden alacakları her karar, felaket getirir. Yoksa insanlar koronadan belki ölmezler ama resmen intihara sürüklenirler. Çünkü şu anda olayların ekonomik olarak gittiği yer, sanki 1929 büyük krizinin iki buçuk misli bir felaket noktası! Bunu görmek için de Keynes olmanıza gerek yok.

 

İŞTE KORONALI GÜNLERDE YAŞAM SEÇENEKLERİNİZ!

Müzeler, sinemalar, spor müsabakaları, barlar ve daha bir sürü yer kapalı. Tabii seyahat alternatifleri de suya düştüğünden ve üstelik neredeyse “sokağa çıkmayın” denildiğinden, artık evde yapabilecekleriniz öne çıkıyor! 

Başta Pazar günleri olmak üzere, evde saatler boyunca sıkılmadan çalışan ve zaman tüketen ben, size samimi bazı öneriler yapabilirim:

-Yazarların, sanatçıların durumu çok şanslı: Bekleyen kitaplarınızı yazın, resimler yapın, düşüncelere dalın! 

Bir de herkesi ilgilendiren öneriler var: 

-Evde üst üste yığılmış kağıt kürek dağlarını eritin, bekleyen resmi evrakları veya arkadaşlarınızı yanıtlayın. Size gelen ve belki aylardır birikmiş iletileri gözden geçirin.    

-Aylardır elinize alamadığınız kitapları, dergileri sıraya koyarak doya doya okuyun. 

-Size en çok hitap eden nefis filmleri bulup kendinizi kaptırarak onları üst üste izleyin. 

-Cep telefonunuzdan ve bilgisayarınızdan binlerce gereksiz, yanlış çekilmiş dijital yük ve kirlilik örneği fotoğrafı seçip silin.

-Belgesel kanallarında harika konular bulup saatlerce seyredin: Savaşlar, hayvanlar alemi, uzay, tarih, biyografiler ve daha sonsuz başlık… Televizyona “aptal kutusu” demek, son derece saçma, tersine, doğru kullanmayı bilirseniz, muhteşem bir bilgiye, sanata, kültüre erişim kaynağı. Haber deyip geçmeyin, film, röportaj, bunların değerini bilin. Ama sakın virüse endeksli kalmayın, kısır döngü girdabında boğulursunuz! 

-Fırsat bu fırsat, çoktandır göremediğiniz arkadaşlarınızla Skype üzerinden “beraber” yemek yiyin. Uzun sohbetlerden sonra, çoktandır varlığını bile unuttuğunuz tavla veya satranç setinizi çıkarın, bir ev ferdiyle doyasıya oynayın veya sanal alemde uzaktaki yakınınızla da oynayın. Bunların üstüne bir keyif kahvesi için veya güzel demli bir çay koyun, ister kendi çekirdek aile efradınızla, ister kendi kendinize hatıralarınızı yad edin, çocukluk günlerinizi, kaybettiğiniz yakınlarınızı hatırlayın.

-Evcil hayvanlarınızı gezdirin! Kedinize bile tasma takıp parklarda yalnız başınıza gezdirebilirsiniz! (Vallahi 30 yıl önce kedimi tasmayla Müjdat Gezen’in bir davetine götürmüştüm!)

-Meditasyon yapın. Beyninizi boşaltın. Hiçbir şey düşünmemeye çalışın. Sıfır noktasını bulun.

-Sevişin! Siz değil miydiniz, eskiden “savaşma seviş” diye sloganları duvarlarına asan? Şimdi tam zamanı! Unutmayın ki 9 ay sonra dünyada bir farklı patlama yaşanacak, “Korona karantina günleri bebekleri” hediyesi olarak gelecek bu koca paket! Onlar hakkında çok kitap okuyacaksınız!

 

SONUÇ: Okuyorum, dinliyorum. Komplo teorilerini de ilgi gösteriyorum. Çin’i ve hatta Avrupa’yı nötralize etmek için yürütülen bir Amerikan projesi tezine de göz atıyorum. Bu konularda Michael Moore’un bir film yapma olasılığının yüksek olabileceğini varsayıyorum. Ve sonucu çok merak ediyorum…

Etiketler: korona, karantina
Post Date: 19.03.2020
Share on