Siyaset, sanıldığı gibi gazetelerin birinci sayfalarında değil, Partilerin kritik yol ayrımlarında aldıkları kararlarla şekillenir. 1989'da SHP, 163. maddenin kaldırılmasını reddetse veya 1994 öncesi birleşme çağrılarımıza Baykal ve Karayalçın kulak verseydi, bugün “AKP” iktidarda olamayacaktı. Veya CHP 1998’de parlamento dışı kaldıktan sonra, parti içi demokrasiyi ve solda birliği sağlayacak atılımları yapabilse, müzmin muhalefete esir düşmezdi...
Ama bugün geçmişle kaybedilecek vakit yok. Çıkarılacak ders şu: CHP yönetimi, hayati hatalar yapabiliyor; şu anda ise yeni hataya alan kalmadı, “sermaye tükendi!” 2003 şartlarında değiliz. Sırasıyla tüm bakanlıklar, Cumhurbaşkanlığı, çeşitli yargı pozisyonları, çeşitli rektörlükler, Atatürk Cumhuriyeti’ne tersten bakanların kontrolüne geçti. Bu kayıştan şikayet etmek işe yaramıyor. Gidişatı tersine çevirecek bir iktidar değişikliği acilen şart! Önümüzdeki genel seçimde CHP, AKP’nin önünü kesemezse ülkenin uçuruma yuvarlanışını seyreden makinist konumuna düşecek!
Bugün CHP hızla Kurultay’a yaklaşırken, tüm örgütün önünde yalnız iki yol var. “CHP’liyim” diyenlerin bu kritik yol ayrımında alacakları karar, Cumhuriyetin kaderini belirleyecek. Ya “eski tas-eski hamam” mantığıyla Genel Merkez’in blok listelerine girebilmek için birbirleriyle yarışan, bu yönetim modeli ve tüzüğü olduğu gibi kabullenen, birkaç vitrin düzenlemesi ile yetinen bir örgüt yapısı süregelecek ve CHP hep yaptığı gibi, soldaki diğer oluşumları yok sayarak, Genel Merkez’in yakın kontrolü altında kurultay ve ardından genel seçime uzanacak... Bu senaryoda küskün ve kararsızların oyu kesin olarak kaybedilecek, genç kesimin çoğunluğu, vaat saçan yeni partilere heyecanlarını akıtacaklar ve ister %10 barajını aşsın, ister aşmasın, bu partiler CHP’nin oyunu fena şekilde bölecekler. CHP bu seçimden sonra bir mucizeyle özeleştirisini yapsa bile, iş işten geçmiş olacak...
Ama CHP’lilerin önünde bir yol daha var: Tüzük değişiklik önerisi ile somutlaşan ve 13 Ocak’ta açıkladığımız “Demokratik Devrim” paketini sonuna kadar, kimseden korkmadan destekleyip, önümüzdeki Kurultay’da partinin büyük yapısal değişikliğini gerçekleştirerek kadınlara, gençlere, tam demokrasiye açılmak... Bunu yapabildiği takdirde, CHP örgütü “Egemenlik kayıtsız şartsız halkındır” sözünü önce parti içinden başlayarak yaşama geçirmiş örnek bir tam-demokratik parti olarak seçmenin karşısına özgüvenle, “iktidara aday parti” olarak çıkacak.
Şu andaki duruma gelince: Genel Merkez “Demokratik Devrim” önerilerine sıcak bakan bir mesaj vermedi. Ama mesela TDH kurucularından Bülent Tanla geçtiğimiz Pazar günü Vatan’a verdiği röportajda CHP için önerdiğimiz paketin (www.chpdemokratikdevrim.org) en önemli başlıklarına şimdiden sahip çıkarak, kadınlara kontenjandan, Genel Başkan’ın tüm üyelerin oyuyla seçilmesine kadar onca noktada puan toplamaya çalışıyor! Uzun lafın kısası, “yemeyenin malını yerler” misali, CHP için 2003’te açıkladığımız ve son bir yılda da somutlaştırdığımız tüm öneriler, Baykal ve ekibi direnmeye devam ederse, başta Sarıgül'ün ki olmak üzere başka partilere yapay malzeme olup, güme gidecek! Demek ki Genel Merkez’i ikna edip, CHP’nin kendi bağrından çıkmış ve kimsenin yararından şüphe edemediği fikirleri bir an önce yaşama geçirmek, CHP örgütünün ana işi olmalı. Aksi takdirde seçim gecesi yaşanabilecek bir felakette (CHP iktidarı dışında her senaryo bence bir felakettir) suç, herkesten önce CHP örgütünün olacak. Kul olmak, tartışmadan her kararı uygulamak, CHP’liliğe yakışmaz. İnönü döneminde bile CHP’de böyle bir usdışı mutlak hakimiyet yaşanmamıştır.
“Demokratik Devrim” projesini şimdiden Ali Topuz’dan Nurettin Sözen’e, Süheyl Batum’dan Çoşkun Özdemir’e, Ferhan Şensoy’dan Edip Akbayram’a, Ümit Zileli’den İlhan İrem’e, Esin Afşar’dan Nejat Yavaşoğulları’na, Mustafa Altıoklar’dan Oktay Ekinci’ye, Yüksel Çengel ve Ali Özcan gibi eski il başkanlarına kadar onca farklı kesimden aydın ve binlerce CHP üyesi destekliyor.
“Medya yeteri kadar destek veriyor mu?” sorusuna yanıt şu: Bu hareket medyaya güvenerek kurulmadı ama medya, bu projeyeyle ülkenin özgürlük formülüne destek vermezse, kendi yok oluşunu nasıl durduracak? Bugün saat 17:00’de Habertürk’te tüm bu konuları Balçiçek Pamir’le ele alacağım. Perşembe ise Ankara’da saat 19:00’da Ankara’da Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Hacı Bektaş Derneğinin panelinde Adalet ve Demokrasi haftası’nda konuşacağım...