Başbakan, konuşmayı Ana Muhalefet Partisi liderinden çok daha fazla seviyor. Kendisi de grupta her Salı konusmasına rağmen, bunun dışında hafta içi, yetmezse her hafta sonu dört bir yerde korku tohumları ekiyor, gündem de bu hat üzerinden gidiyor.

Bu tartışmaları TV’lerde izlerken çıldırıyorum! Sahtekarca yaratılan yanıltıcı her ortamda, sanki yobazlar demokrat ve ilerici, ulusalcılar ise statükocu ve özgürleşmeye direnen yasakçılar! Panellere, bu Cumhuriyet’in temel felsefesini her saldırıya karşı savunmuş Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu gibi isimler çok az çağırılıyor. Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu başka yöntemlerle susturuldu. 1987’den beri bu sorumluluğu üstlenmiş olanlardanım. Beni de yok denecek kadar az çağırıyorlar artık! Nazlı Ilıcak, Taha Akyol veya Burhan Kuzu rahatça at koşturup, “AK Parti’nin neden bu ülke  için demokrasi meleği sayılması gerektiği” konusundaki gülünesi tezlerini böylece rahatça ortaya döküyorlar. Bu tartışmalarda, bizleri temsil edip bu demagojilere sadece direnen arkadaşlarımız ise büyük bir hata yapıyorlar:

Hep müdafaada kalmanın ötesinde, tartışılan sözde “demokratikleşme” paketine bakarken, AKP’nin bugüne kadar yalnız yasaklar, tehditler, anti demokratikleşme, fişleme, yaşam tarzlarına saldırı, sansür, gençlere, işçilere cop, Atatürkçüleri dışlayan kadrolaşma, özgürlükleri ve ülke huzurunu bozucu eylemleri nasıl hoşgörüsüzlükle uyguladıklarını hatırlatmıyorlar. Kalkıp, halkın çoğunun anlamayacağı teknik konularda,-haklı oldukları halde - boğuluyorlar ve AKP’nin oyununa gelip, maddelerin sahte demokrat kalıpları içindeki kısır döngülere hapsoluyorlar.

Herkes bu tartışmalarda bir “tarafsızlık”tır tutturmuş gidiyor. Başbakan Yargıya “Bizden çok siyasetçi olmuşlar. Bu işi bu kadar seviyorsan, çıkar cübbeni siyaset meydanına çık” diyebiliyor!

Başbakan’ın her şeyden önce şunu bilmesi lazım: Yaratılan kaos ortamına göre Yargı tabii ki “taraf”tır ve öyle kalmaya mecburdur. Yargı, oyunun kurallarına taraftır. Yani bu devletin kuruluş felsefesine ve Anayasası’na taraf kalmaya, kuvvetler ayrılığı prensibi doğrultusunda yerini korumaya zorunludur. Yani, oyunun ana kurallarına.... Bunları değiştirmeye kalkmak, rejim darbesi ile olur. Bu değişikliklerin yapılması “teklif dahi edilemeyeceği”ne göre, bu ancak silahla olur. Hukukçu da tabii ki bu demokrasi dışı illegal oldu bittiye direnecektir. Türkiye Cumhuriyeti, meydanı boş bulan herkesin kafasına göre şekillendirmeye çalışacağı bir muz cumhuriyeti değildir. Tam tersine bazı kişi ve kurumlar, meydanı boş bırakıp bu hissi verdilerse, bu onların ayıbıdır.Yargının tarafsızlığı şudur: Yargı, sağ veya sol ekonomik model seçmez, kurallar içinde A veya B kişisine, partisine eşit mesafededir. Bu tartışmalarda konu ister siyaset, ister iş akti olsun tarafsızdır, dürüsttür. Ama oyunun kurallarını koruyanlar ve ona tecavüz etmek istediklerini açıkça ortaya koyanlar arasında Yargı tabii ki taraf olmaya mecburdur. Dolayısıyla, bu kuralları CHP koruyorsa, Yargının aynı paralelde olması ne şaşırtıcıdır, ne de CHP’lileşmedir. Aklın ve hukukun yolundan gitmektir.

Bu söylediklerimiz bu ülkenin yasalarına saygılı her kurum için de geçerlidir. Basının bu kavgalarda “tarafsız” kalma seçeneği yoktur. Çünkü aynen laik demokratik rejimde olduğu gibi, basın da bu tehditlere zamanında cesurca direnç gösteremezse, önce ana hammaddesi olan özgürlüğünü kaybeder, ardından da kendisi yutulur. Basında kimi “anchorman”lerimizin yaptığı gibi Cumhuriyet değerlerinin iğfal edilişini, grand prix otomobil yarış sonuçları haberleri gibi vermeleri aymazlık ve ihanettir! Çünkü Cumhuriyet’e tecavüz edilmesi, cinsel tecavüz suçundan daha hafif bir olgu değildir. Demokrasi kolay yok olur, fakat sonra 100 kuşak geri gelemez. Örneğin Ruhat Mengi’nin bu alandaki tavrı, doğru tavırdır. Karşı tarafın yorumlarını dinliyor, onlara söz hakkı veriyor ama kendi görüşü var ve onu Anayasa temeli ile beraber koruyor. Keza TSK da bu ülkede yarın yönetime sahip olabilecek her görüşün ordusu olamaz. Bu ülkenin kuruluş felsefesini temsil eden ana kırmızı hatları ihlal edemez. Bu sınırlar da “siyasete karışmak” anlamına gelmez. Oyunun kuralları ve ülkenin değiştirilemez kuruluş antlaşmalarının gereğidir. Bilmek ve görmek istemeyenlere duyurulur.  

Post Date: 06.04.2010
Share on