Tayyip Erdoğan artık gelenekselleşmiş gündem oluşturma senaryoları hattı üzerinden yeni fişeğini ateşledi ve İnönü’yü Hitler’e benzetme cüretini gösterdi. Bu arada İnönü’nün “Hitlervari” bıyıklarından bile söz edebildi. Öncelikle photoshop programıyla da uğraşan bir sanatçı olarak söyleyeyim, konu fizikse, Hitler ve Erdoğan portrelerini üst üste koyduğumuzda benzerlikleri bulmak için o programa fazla gerek yok!  Konu İkinci Dünya Savaşı ise, ortada Avrupa Kıtası’nın neredeyse üçte birini gözünü kırpmadan ölüme yollamış bir Hitler’le, Türkiye’yi muhalefetin tüm baskısına rağmen savaşa sokmamayı başararak felaketlerden korumuş bir İnönü gerçeği var.

Provokasyon mantığının kendisine gelirsek de, Tayyip Erdoğan, Hitlervari gerginlik dozu arttırmalar konusunda da bir hayli eksper, örneğin halka yönelik “Al ananı da git” sözünden “CHP’nin kökü bereketsiz” sözüne kadar, tüm kariyeri saldırılarla dolu. Tayyip Erdoğan’ın Hitler’e benzettiği İnönü, benim açımdan Ankara’da oturan dedemdi. Öncelikle CHP’li oluşum dışında bu konuda “taraf” olduğumu da saklamadan sözlerimi sürdüreyim: 1950’ler ve 60’lar boyunca, babam Dr. Suphi Baykam, önce gençlik kollarının kurucu Başkanı olarak, ardından genç bir milletvekili ve Grup Başkan Vekili olarak İnönü’nün sağ koluydu.  Dedem Bedri Baykam Adana’da otururdu ve İnönü ile çocukken ilişkim dede-torun ilişkilerinin en güzeliydi. Dolayısıyla bir evrensel caniye benzetilen “2. Adam”ın, en insani yönlerini 1. elden yaşamış ve bilen biri olarak konuşuyorum. İnönü halkını seven, bir kediyi incitmekten çekinen, sevecen, siyasi rakiplerine saygılı, her anlamda “Yurtta sulh, Cihanda sulh” cümlesini ömrü üstünden uygulayan bir liderdi. Demokrasiyi ülkeye fiili olarak getiren ve yerleştiren insandı.  

Erdoğan’ın “İnönü-Hitler salvosu”, son dönemlerde giderek artan Erdoğan-Hitler benzetmelerinin önünü kesmeye yönelik bir kontratak. Demokrasiyi tüm zaaflarını kullanarak yok etme, orduyu total kontrolüne alana kadar polis gücünü anlaşılmaz boyutlara taşıma, gerginlik politikaları ile toplumun çeşitli fraksiyonlarını düşman gösterme, parlamentoyu kendi diktatörvari eylem alanlarını genişletmek, parlamenter demokrasiyi bir geçici tramplen olarak görmek ve hepsinden önemlisi bağımsız yargıyı toptan yok ederek denetimsiz kalma çabası, Erdoğan’ın, Führer’le olan taktik paralelizmlerini. Ama hakkını yemeyelim, Hitler Almanyası’na özgün ekleri de var Erdoğan’ın: Aklında sürekli olarak, İranlaşma çabası olduğu için, önemli ölçüde Humeyni modeli de, bilinçaltına yerleşmiş durumda. Amerika’yı da ikna ediverse, Türkiye ve İran’ın kendi ortak pazarları ile tek vücut olarak yürümelerini bile arzu edeceği bes belli!

Yalnız, Baykal değil, pazar günü katıldığım Ulusal Kanal programında konuşan YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan da, bu hükümetin icraatlarının Hitler dönemi ile olan benzerliklerini ortaya koydu. Kurtul Altuğ’nun yönettiği programda, orta şekerli medya kanallarında pek göremeyeceğiniz şekilde, ülkenin durumu açıkça konuşuldu.  Anayasa Mahkemesi’nin “ Anti-laik faaliyetlerinin odağı” olarak tanımladığı AKP, şunu yapıyor: “Bu dünya şartlarına ve bu Anayasa’ya göre, biz suçlu muyuz? O halde bize uymayan Anayasa’yı çöpe atalım, kendimize uyduracağımız haralom-şaralom anayasasını bir oldubittiyle geçirelim, ülkeyi toptan tüm kurumlarıyla RTÜK’leştirelim”.    

Bu kabus gidişatına karşın, 1 Mayıs’ta Taksim meydanında, işçilerle beraber yürüdük, slogan attık; İyi de, güzel konuşmalar yapan KESK ve DİSK başkanlarına sormak istiyorum: Konuşmalarınızda, “sol direnç”, bu kadarcık mıdır? Bugün Silivri’de bu anlattığımız felaket hattına direnç gösterdikleri için zindanlara atılmış tutuklu yazarlar, gazeteciler, siyasiler hiç mi aklınıza gelmedi? Bu hükümet de artık Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve Nazım’dan söz edip duruyor. Bugün solcu duruş, Perincek, Balbay, Haberal ve Özkan’dan söz edebildiği ve onların haklarını haykırarak talep edebildiği oranda solcudur. Gerisi tatlı su solculuğu olur ki, o da bu ülkenin geleneklerine yakışmaz.   “Hitler” tartışmalarının alev aldığı ve birçok şaklabanı TV’lerde İnönü’yü kötülerken izleyeceğimiz bu hafta da, saygıyla duyurulur!

Post Date: 04.05.2010
Share on