CHP, 4-9 Eylül arasında, önce Sivas ardından Ankara’da nihayet tüzük kurultayını yapacak ve 21. yüzyılı yakalamaya çalışacak.

 

Yıllardır, daha doğrusu somut olarak 21 yıldır CHP tüzüğünü çağdaşlaştırmak ve dünyanın en ileri demokratik ülkelerine parmak ısırtacak bir seviyeye getirmek için çalıştığımı belki biliyorsunuzdur. CHP Genel Başkanlığına aday olduğum 2003 yılından bugüne kadar süren bir yoğun çabadan söz ediyorum… Benim ne kadar çaba harcadığını bildiğim bir başka çok değerli partili Ercan Karakaş… SODEV’in 1999 ve 2015 arasında Parti tüzüğünü demokratikleştirmek için yaptığı birçok çaba var. 15 ay önce yapılan son kurultay için Genel Başkanlığa aday olmak isteyen Örsan Öymen de “ilke ve demokrasi hareketi” ile beraber yine tüzük konusunda önemli ve somut önerileri gündeme getirdi. Aynen Parti içi demokrasiye susamış sayısız Partili gibi…

 

En son 2011 yılında Kemal Kılıçdaroğlu henüz grup başkanvekili iken ilk kendisine parlamentoda sunduğum tüzük çalışmasının tüm metnini, 2021 yılının baharında, yeni bir ivmeyle Ankara Parti İçi Demokrasi Grubu’nun beni görevlendirmesinin ardından güncelleyerek “Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü”nü (D3), birçok değerli partili ile götürdüğüm istişarelerden sonra tamamlayarak yayınladım. Aynı hedef ve kararlılığı taşıyan bu demokratik grubun katılımıyla İstanbul’da bir basın toplantısıyla kamuoyuna ve Partililere sundum. Bunlar ardından bu çalışmayı, Genel Merkez’de dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na teslim ettim ve Parti’nin ve örgütün bütün kademelerine gerek basılmış kopya olarak gerek PDF gönderi olarak dağıttık. 

 

D3 TÜZÜĞÜ’NÜN CAN ALICI FARKI NEREDE?

Yeni bir tüzük taslağını size bir makalede anlatmak tabii ki kolay değil; önce bunu birkaç cümleyle özet olarak sunduktan sonra, CHP’nin şu anda Türk siyasetinin neresinde olduğunu hatırlatıp önümüzdeki 20 günün çok önemli bir kısmında gündemimiz meşgul edecek tüzük konusuna döneceğim.

Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nde, delegeler sistemi toptan ortadan kalkıyor. Her üyenin kendi bölgesinde ve genel seçimler de tüm Türkiye hakkında oyunun bir önemi ve ağırlığı var. Örnek verecek olursak, Beşiktaş’ta oturan her üye partili, ilçe başkanı ve yönetimi için ve belediye başkan adayı için oy verebiliyor, bir de üstüne İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı için tercih belirten oyunu kullanabiliyor: kendi bölgesinin milletvekili seçimleri için de aynen tercihini yapabiliyor ve Parti’nin cumhurbaşkanı adayı seçiminde de kendi tercihini oy olarak kullanabiliyor. Yani artık her üyenin çorbada tuzu oluyor ve bütün Parti’yi temsil eden noktalar için yapılan tercihlere dahli oluyor.

Bu şekilde Genel Başkan veya Parti Meclisi’nden gelen atamalarla, seçim bölgelerinde seçmenleri ve örgütü çok rahatsız edecek tercihler ortadan kalkıyor. Manisa belediye başkan adayını Manisalılar, Şişli ilçe başkanını Şişlililer seçiyor, parti meclisi adaylarını bütün yurttaki parti üyeleri seçiyor, cumhurbaşkanı adayını da bütün yurt üstünden bütün partililerin kullandığı tercih belirliyor. Bütün bunlar merkezi bir sistemde tüm üyelerin sahip olacağı bir dijital kart ile yapılıyor. Böylece yıllardır ister milletvekili ister belediye başkanlığı olsun bütün adaylar açıklandıktan sonra yaşadığımız istifalar, tepkiler, kavga gürültü ve ağır suçlamalar rafa kaldırılıyor ve bir daha bunların hiçbiriyle karşılaşılmıyor. Gençlere ve kadınlara çok ciddi bir kontenjan ayrılıyor. Herhangi bir umduğu noktadan adaylığa seçilemeyen Partili, artık suçu yalnız kendinde arayabiliyor “yeterince propaganda yapmadım, iyi fotoğraf çektirmedim, yeterince erken kalkmadım düşüncelerimi net bir broşürle anlatamadım” gibi… 

Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü sayesinde herkes kendisini artık hem Parti içinde hem de Türkiye’de siyasetin gidişatında sorumlu bir noktada görüyor ve Parti’nin üye sayısı hızla 5-10 misli tırmanıyor. Nedeni gayet basit: Seçilmeyi hak ettiğine inanan her aday, akrabalarını, eşini, dostunu, manavını, veterinerini Parti’ye üye yapıyor ve kendisini desteklemesini bekliyor. Bu sistemle, bütün yurda bir siyasi heyecan dalgası yayılıyor. Ev kadınlarımız bile çay pasta için buluştuklarında ve konu siyasete geldiğinde artık pasif televizyon izleyici yorumlarından çıkıp, üye oldukları Parti’de hangi adayları destekleyeceklerini konuşur hale geliyorlar, çünkü artık kendilerini, doğrudan aktif etken konumunda görüyorlar. Parti’nin adayları ise artık yalnız delegeleri veya Genel Merkez’in önemli isimlerine çalışarak kulis yapmıyorlar. Çoğunun üye olma olasılığını da düşünerek gerçek anlamda kendi çalışmalarını bütün sahaya seçim sürecinin en başından itibaren yayıyorlar yani kendi adaylık süreçlerinin de en başından başlayarak… Dolayısıyla halk katmanlarında CHP’nin etkinliği ve inandırıcılığı çok daha yüksek oluyor.

 

CHP KAPILARINI GENÇLERE VE HALKA AÇIP, KAZANMAYA MECBUR!

Cumhuriyet Halk Partisi son yıllarda ciddi bir mesafe kat etti. Her ne kadar genel seçimlerde başarısız olsa da yanlış kararlara imza atmış olsa da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a Adalet Yürüyüşü kalıcı izler bıraktı. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u üç ayrı sandığa gidişte üç kere kazanması ve fethetmesi, toplumun gözünde AKP’nin artık kalesinin düştüğünü ve Erdoğan iktidarının başladığı İstanbul’un artık Atatürkçü Cumhuriyet ayarlarına döndüğünü kanıtladı. Son belediye seçimlerinde CHP’nin bütün önemli şehirleri neredeyse kazanmış olması ve Türkiye genelinde birinci Parti olması büyük bir umudun yayılmasına neden oldu. Şimdi halkımız, doğan bu sıcak güneş ile beraber en geç 2028 yılında CHP’nin cumhurbaşkanlığı ve parlamentodaki çoğunluğu da kazanmasını artık bekliyor ve buna inanıyor. İmamoğlu’nun ve belediye seçimlerinde başta Mansur Yavaş olmak üzere bütün diğer belediye başkanlarının harika bir sınav vermiş olmalarının yanı sıra, Özgür Özel’in Türkiye’de görülmemiş bir şekilde bir Parti’nin Genel Başkanı’nı Olağan Kurultay’da yenerek onun yerini almış olması, yine insanlarda ciddi bir hayranlık ve Parti’nin değişim kapasitesine inanç getirdi. Ayrıca herkes biliyor ki, CHP 2028 seçimlerini kazanırsa ve iktidar Türkiye’de nihayet toptan değişirse seçimi kaybedecek olan AKP kesinlikle CHP gibi yerinden kımıldamadan 20-30 yıl sabırla ve inançla muhalefette bekleyemez; bunun nedenlerini açıklayacak en az on ayrı gerekçe var. Yani 2028 yılında gelecek bir başarı, Türkiye’yi en az geçtiğimiz 20-25 yıl kadar uzun bir süreçte, sağlam bir şekilde Cumhuriyet demokrasi ve özgürlük rayına sokacağa benziyor. 

 

Tüm bu nedenlerle CHP’nin önümüzdeki 20 günde başarma ihtimali olan tüzük devrimi Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir önem taşıyor. Siyaseti bu şekilde inandırıcı eşitlikçi ve hatasız bir mantıkla geniş halk kitlelerine yaymak, halkın siyasete ve destekledikleri partiye olan inancını körüklüyor. 

 

CHP kurmaylarına gelince, onların da kendilerine sorması gereken soru şu: “Biz Cumhuriyet Halk Partisi’ne Türkiye’ye ve sayıları milyonlar olarak netleşen genç seçmen kitlelerine yarayacak bir tüzük mü yapıyoruz yoksa, Parti’de önemli bir yer tutmuş insanların yerlerini koruyabilmek için, kolayca devreye sokabilecekleri bir tüzük mü yapıyoruz? Bizim hedefimiz CHP oylarını geldiği en yüksek noktadan ileriye taşıyıp en az %10 daha arttırmak mı, yoksa kendimizin ve çevremizin önümüzdeki seçimlerde daha rahat seçilebilecekleri yöntemlerin sürmesini mi istiyoruz?

 

Türkiye bu özgürlük rüzgârının bir ucundan nihayet tutmuşken, ben tabii ki CHP’nin elinden bu fırsatın kaçmaması için elinden geleni yapacağına inanmak istiyorum. Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’ne geçiş tabii ki biraz daha zahmetli bir süreç, ilk anlatıldığında “Aman kim uğraşacak bunlarla, geçin bunları efendim” tarzında kolay karşı çıkışları çağırıyor, AMA, yaşama geçtikten sonra inanın Parti kağnıdan inip, lüks motorlu taşıta binmiş gibi hızlı hareket edecek ve herkes gıpta ile bakacak! Bütün gençler CHP’li olsun veya olmasın, içlerinden veya dışlarından hayran olacaklar! Ve lütfen herkes şunu bilsin ki, dijital sistemle yapılabilecek her türlü iç seçim tartışmasız en güvenli şekilde ve değerli Türk programcılar tarafından garantiye alınıyor. Bunun da garantisinin verildiğini, tekrar hatırlatıyorum. 

Kendine tam güvenemeyen bakış açısı “Bunu Batı’da kim yapmış ki?” diye sormak ister. Kendine güvenen bakış açısı ise, en mükemmeli, en demokrat ve özgürlükçü yaklaşımı dünyada ilk uygulayan olup, bütün çağdaş ülkelerin dikkatini üzerine toplamak ister!

 

CHP’nin Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü uygulayarak yapacağı tüzük değişikliği, potansiyel bir makyaj değişikliğinden çok daha öteye gidecek, dosta düşmana parmak ısırtacak, geniş halk kitlelerine helal olsun dedirtecek! Ben sevgili Genel Başkan Özgür Özel ve arkadaşlarının bu cesur adımı atacaklarına, başta Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü olmak üzere Parti’yi en çağdaş yaklaşımla kendini sorgulayan ve sürekli denetleyen bu yeni düzene geçeceklerine inanıyorum, inanmak istiyorum! Çünkü bu halk onca yıl dışlandıktan sonra, kendi partisinin yani bu Cumhuriyet’in, “Halk” Partisi’nin mükemmel bir kucaklayıcı iç rejime geçtiğini görmeyi hak ediyor.

Yazı Tarihi: 22.08.2024
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Akılda Kalan'ın ikinci bölümünde, iki yaşında başladığı resim sanatını; dünyanın yüzlerce şehrini dolaşan sergilerini; yazarlık serüvenini; tenis kortlarındaki günlerini; ışıltılarla dolu sanat yıllarını ve çok daha fazlasını Veyis Ateş soruyor, Ressam-Yazar Bedri Baykam yanıtlıyor.