Fenerbahce-Sivas maçına yolda, San Francisco-Los Angeles arasında yakalandım. Ama futbol hastalığı devreye girince dağın başında bile internet üstünden maça ulaşmayı başardım ve keyifli bir kahvaltıyla beraber maçı izleyen milyonlar arasına katıldım. Saraçoğlunun havası da zaten genetik yapıma işlemiş olduğu için stadda gibi bir hava bile inşa edebildim. Maçın ilk yarışı ite kaka ancak vasatın üzerine çıkabildi. Maestro Alex'in sakatlığı soru işaretlerini beraberinde getirdi. Onun yerine maça giren Deivid ısrarlı şutlarla kaleyi yokladı ama Petkovic'i geçemedi. Kazım ve Emre yine çok çalışırken, Guiza yine sahnede yoktu. 31. dakikada Kamanan'ın kaçırdığı gol ve yarının son dakikasında Petkovic'in aldığı haksız kart Sivas'ın şanssızlıklarıydı. 2. yarıda çok farklı bir Fenerbahçe izledik. Emre'nin iki direkten dönen müthiş şutundan sonra Önderin kafa şutunun aynı akibete uğraması, ciddi bir baskının seyirci ağırlığı ile sonuca gitme kararlılığıydı. Sezonun başından beri en formda ikili olan Kazım ve Emre'nin golleri seyirciyi coştururken sarı lacivertlilerin yıllardır ilk defa lige iyi bir baslangıç yapıyor olmaları da böylece tescil buluyordu. Bu gol beni 1971 yılında sihirbaz romen Sasu'nun o zamanki adıyla Dolmabahçe stadında, Ankaragücüne kornerden attığı sayılmayan golüne götürdü. Hakem ömründe böyle bir şey görmemişti.. Dos Santos son dakikada 3. golü bulup pastaya krema sıkarken her macta denediği driplinglerle herkesi geçip sonuca gitme çabasını bu sefer başarmıs oldu. Fenerbahçe bu maçı hırs küpü olan Kazım, Emre, Deivid gibi oyuncularıyla çözerken, santrforsuz olarak sezona girmiş olmanın bedelini ödemedi ama bu sorun, ısrarla söylüyorum kanaryayı önümüzdeki haftalarda çok zorlayacak.. Sivas'ın ise kaybettiği Thun, Balili, Bilica, Sylva gibi oyuncuların yerini doldururabileceği ve yine başa güreşebileceği ise çok şüpheli..

Post Date: 16.08.2009
Category: Spor Yazıları
Share on